H24/ Makale / Dr. Bekir TANK
öğrenildiği, öğretildiği ve geliştirildiği yer olarak tanımlayabiliriz. Ki bunun taşıyıcıları da hocalar ve öğrencilerdir. Yanlış olana karşı koymak ve yanlışı ayıklamak, üniversitenin olmazsa olmaz özelliklerinden ve dahi görevlerindendir.
Yanlışlara karşı gerekli tepkileri koymayan/koyamayan üniversiteler, doğal olarak özelliklerini de yitirirler.
Türkiye’deki üniversitelerin neden Amerika’daki üniversiteler gibi haksızlıklara karşı koymadıkları sorusunun cevabı da işte buradadır. Çünkü Türkiye’nin üniversiteleri, maalesef üniversiteden çok birer “Mankurtlaştırma Merkezini” andırmaktadırlar.
Aslında Türkiye’deki üniversitelerin kimler tarafından ve nasıl yönetildiklerini bilirsek, değil onları Amerika’daki üniversitelerle kıyaslamak, onlarla birlikte anmaya bile utanırız. Çünkü bir üniversite düşünün ki istisnalar hariç, sadece diplomalarını ve akademik unvanlarını değil, şahsiyetlerini ve hatta inançlarını da kendilerine referans olanların ayaklarına paspas yapan bir rektör tarafından yönetiliyor. Bir zamanlar vesayetten şikâyet edenlerin uzun iktidarında da üniversitelerdeki vesayet eksilmedi, aksine arttı. Öyle ki, şu veya bu vesayetin pençesinde kıvranmayan bir üniversite gösteremezsiniz.
Peki, öğrencilerimize ne oluyor?
Gençler, öğrenciler! Sizin yitirmeye korktuğunuz neyiniz var ki, Amerika’daki öğrenciler gibi Gazzelilerin yanında yer almıyorsunuz?