YİTİRİLMİŞ KİMLİKLER
Müslümanlar kendilerini ifade etmekte sınıfta kalmışlardır. Meşrep ve mezhep taasubunda uğraşılarını “islami mücadele” olarak addediyorlar. Demokrasinin bile en aşşağılığını yaşarlarken, yaşatanlarına duacıdırlar. Parti, tarikat, koltuk, para ve yoksulluk girdabında debelenirlerken, yurt, halk, adapazarı edebiyatından geri durmuyorlar. Oysaki dünyaya yön verecek olan nizamın temsilcileri olmalıydılar. Hak hukuk, adaletin savunucuları; mevcudiyetin de şiddetli itirazcıları olmalıydılar..
Haksızlığı karşısında babanıza bile itirazınız varsa; insanlık için bir değersiniz.
YAŞAMAK
Bir dünya yaşıyoruz. Olsa da olur olmasa da. Ama insan gibi olmazsa, olmaz. Kavgası gerekiyorsa verilmelidir. Ki insanlar ve şeytanlar birbirine karışmasın; tarafları belli olsun.
Esasen İngiliz T E Lawrence de araplarıın ‘ATAaRAB’ıdır. Zira o da gerektiğinde sarık cübpe giymiş, arapların kurtuluşu için can baş mücadele vermişti. Lakin onlarda (araplarda) ne hikmetse putçuluk, heykelcilik vs bizdeki şekliyle gelişip kutsanmamıştır. Belki de görevini bitirdikten hemen sonra memleketine geri dönüşündendir. Tabi bu dönüş arapları “orta çağ karanlığı”na mahküm etti. Kılık kıyayefetlerini, elifba’larını, dinleri/ düzenlerini, çağdışı medeniyetlerini öylece yüzüstü bırakıp geri döndü. Hiç yakışmadı kendisine.
İÇİMİZDEN BİRİLERİ
Dinin sünnetinde faşist, ibadetlerinde komünist, ahkamında da demokratlaşmışlar. Oysa “o yön ki ezelle ebed arası, ne sola kıvrılır ne sağa gelir” diye ne güzel demiş şair.
Bunlar puslu havaların gizzemli kurtlarıdırlar. Ve ne yazık ki toplum idaresinde, egemenliğin en etkili unsurları konumundadırlar. Hal böyle olunca Allahın dini ile kendi dinleri arasında müthiş bir sosyal, ekonomik, ahlak ve adalet enflasyonunu/krizini gerçekleştirdiler.