(ö. 1397/1977)
İranlı düşünür, sosyolog ve siyasi aktivist
Hayatı
Bir sosyolog ve siyasi aktivist olan Ali Şeriati (23 Kasım 1933, Sebzevâr – 19 Haziran 1977, İngiltere) genellikle İran devrimi içindeki rolü kadar çağdaş İslam düşüncesine ve Müslüman eleştirel teoriye yaptığı katkıyla öne çıkmaktadır. Onun sosyal teorisi İslam düşüncesinin modern çağ içerisinde yeni meseleler karşısında verebileceği cevapların kapsamını göstermesi açısından önem arz etmektedir.
Bir öğretmenin çocuğu olan Şeriati, lisans eğitiminin ardından, doktora eğitimi için Paris Üniversitesi’ne gitti. 1964 yılında Sayfuddin’den “Belh’in Faziletleri Tarihi” isimli bir el yazmasının tahkikli neşrini yaparak Edebiyat alanında doktorasını bitirdi. Paris’teki eğitimi sırasında Marksizm, şarkiyatçılık, akademik sosyoloji, varoluşçu felsefe ve Cezayir bağımsızlık savaşı üzerinden post-kolonyal düşünce ve özellikle Fanon gibi değişik disiplin, isim ve düşüncelerle tanıştı.
Doktorasının ardından ülkesine döndüğünde Paris’teki çalışmaları ve ilişkilerinden ötürü havaalanında Şah yönetimi tarafından tutuklanıp hapsedildi. 1965’te serbest kaldıktan sonra Meşhed Üniversitesi’nde eğitim vermeye başlamıştır. Üniversitede verdiği dersler kısa sürede ünlenmiş ve bu etkisi sebebiyle bu üniversiteden ayrılarak Tahran’daki Hüseyniye-i İrşad Enstitüsü’nde ders vermeye başlamıştır. Burada da büyük popüleriteye ulaşmıştır. Ancak bunu gören rejim güçleri kendisine ve ailesine büyük bir baskı yapmaya başlamışlardır. 18 ay hapiste yattıktan sonra 1977’de İran’dan ayrılarak Londra’ya yerleşmiştir. Üç ay sonra burada şüpheli bir biçimde ölmüştür. Bazıları onun İngiliz istihbaratıyla işbirliği yapan İran istihbarat örgütü SAVAK tarafından öldürdüğünü öne sürse de bu hususta yeterli bir delil bulunmamaktadır. Mezarı Şam’da, Hz. Zeyneb Türbesi’nde bulunmaktadır.
Öğretisi
Ali Şeriati’nin erken dönemlerinde anti-emperyalist fikirler çerçevesinde Marksist etkiler görülmektedir. Üniversite eğitimi yıllarında Batı düşüncesini öğrenen Şeriati, aynı zamanda Mevlana’dan da ciddi bir biçimde etkilenmiştir. Öte yandan onun özellikle İslam düşüncesine yaklaşımında İkbal’in etkisi çok belirgindir. Çağdaşı pek çok isim gibi Marksist düşünceden etkilenmiş ve eserlerinde bu etkiyi klasik İslam düşüncesi ile harmanlayarak yeni bir düşünce üretme çabası içinde olmuştur. Modern dönemdeki ihyacı düşünürler arasında sayabileceğimiz Şeriati geleneksel Şii düşüncesine kapsamlı eleştiriler yöneltmiştir. Bu eleştirilerinden ötürü günümüzde İran’da pek öne çıkarılmayan Şeriati’nin düşünceleri Türkiye’de de bir kuşak İslamcıların üzerinde önemli etkiler bırakmıştır. İran İslam devriminin içindeki yeri dolayısıyla onun siyasi idolojik yönü daha fazla öne çıksa da Şeriati bir sosyal teorisyen olarak değerlendirilmeyi hak edecek nitelik ve derinlikte bir külliyat ortaya koymuştur.
Şeriati’nin ana uğraşını toplumun kuruluşu üzerine teoriler geliştirmek oluşturmaktadır. Şeriati, bunu yaparken işe modern toplum düşüncesinin tahrip ettiği ontolojik temelleri yeniden gündeme getirerek başlamaktadır. Akabinde buradan hareketle bir insan ve tarih görüşü inşa etmektedir. Onun insan görüşü insanın cüzi iradeye sahip özgür bir varlık olduğu fikrine dayanmaktadır. Şeriati insanın özgür bir varlık olarak tarihi inşa etme kapasitesine ve sorumluluğuna sahip bir varlık olduğu fikrini temele alarak bir tarih teorisi kurar. Onun tarih teorisi, Hegel’inki gibi kaderci, Marx’ın ki gibi determinist, Comte’unki gibi salt insan merkezli veya Spengler’in ki gibi muğlak döngüsel değildir. Şeriati tarih görüşünü insanın Tanrı ile temasını sağlayan peygamberleri eksene alarak geliştirilmiştir. Bu görüşte irade sahibi özgür ama bir başına bırakılmamış bir varlık olarak insanın kurduğu bir tarih ve toplum söz konusudur. Bu teoride insanlar ve toplumlar arası münasebetler inşa edici bir kategori olarak bireysel sorumluluk ahlakının etrafında şekillenmektedir. Böylece Şeriati esasında kendine mahsus bir tarih ve toplum teorisi olan bir sosyal teorisyen olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şeriati temelde bir modern toplum eleştirisi olarak okunabilecek düşünsel macerası boyunca esasa dair eleştirileri ortaya koymayı bir vazife bilmiştir. Bu sebeple eleştirilerini gündelik hadiselerden ziyade bu hadiselerin arka planını teşkil eden görüşlere yoğunlaştırmıştır. Şeriati’nin modern topluma dair eleştirilerinin odağını modern insanın tanrı ve tabiatla ilişkisindeki sorunlar oluşturmaktadır. Ona göre insanın tanrı ile bağı koptuğunda tabiatı tahripkâr bir biçimde kontrol etmeye yönelmekte ve toplumu da tahakküm ekseninde oluşturmaktadır. Bu çerçevede Şeriati en belirgin örneklerinden birisi şarkiyatçılık olan toplumlar arası ve insanlar arasındaki yatay düzlemdeki tahakkümün ortadan kaldırılabilmesi için dikey düzlemde insan ile tanrının ilişkisinin yeniden ele alınmasını önermektedir. Onun İslam düşüncesine yaslanarak geliştirdiği çerçeveler, şarkiyatçılığın garbiyatçılıkvari karşı bir tahakküm üretmeksizin aşılabilmesi için önemlidir. Şeriati özellikle Medeniyet Tarihi isimli eseriyle yukarıda dile getirdiğim gibi şarkiyatçılığın aşılabilmesi için Batı düşüncesinin sınırlarını aşmak gerektiğini ortaya koymuştur. Bu eserinde batılı ilerlemeci antroposentrik tarih fikrine karşı tanrı ile iletişim halinde bir insan fikrini geliştirmiştir.
Ancak onun eserlerinde zaman zaman teorik bütünlüğü zedeleyen çeşitli unsurlar olduğu da not edilmelidir. Özellikle cevap vermeye çalıştığı modern düşünce hakkındaki bilgilerinin ve dünyanın mevcut problemlerinin tanımlanması ile ilgili fikirlerinin kaynakları zaman zaman onun düşünsel bütünlüğünü kaybetmesine neden olabilmektedir. Şeriati bu bağlamda çağdaş eleştirel Marksizmden çok ciddi bir biçimde etkilenmiş bir düşünür olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle dünya siyasetinin iki kutuplu yapısı, sömürgeci tahakküme karşı çıkış onu çeşitli biçimlerde Marksist fikirlere yaklaştırmaktadır. Okuyucuları ve takipçilerinin onun düşüncesindeki bu siyasi kısımları, teorik görüşlerinden daha fazla gündeme getirmiş olmaları da bu bütünlük sorununu daha fazla artırmaktadır.
Şeriati’nin çağdaş düşünceye çok önemli katkıları söz konusudur. Her şeyden evvel O, İslam düşüncesinin sadece Müslümanları ilgilendiren partiküler ve tarihsel bir düşünce olmadığını, aksine günümüz toplumlarının yaşadığı temel sorunlara çözümler üretmede halen geçerli alternatif ve canlı bir düşünsel sistem olduğunu ortaya koymaya çabalamıştır. Onun hem tutucu gelenekçilerle hem de değişimci modernistlerle karşı karşıya getiren, dolayısıyla her ikisinin de eleştirilerine muhatap kılan bu tavrın günümüzde yeterince dikkat çektiğini söylemek güç görünüyor. Şeriati İslam düşüncesini yeniden evrensel bir sistem haline getirmede önemli roller üstlendi. Ancak ömrü bu arayış ve eleştirilerini sistemli bir düşünceye dönüştürmesine yetmedi. Bugün Şeriati’nin kaldığı yerden devam etmek isteyen birisi, evvela İslam düşünce birikimine onun yüklediği anlam ve misyonu takdir etmesi gerekir.
Şeriati’nin yeterince dikkat çekmemiş bir diğer yönü ise geliştirmeye çalıştığı adalet eksenli toplum teorisidir. Onun hem makro hem de mikro düzeyde çağdaş dünyada gözlemlediği yapısal ve süregiden adaletsizlikleri eleştirerek geliştirmeye çalıştığı toplum teorisi tahakkümü ve eşitsizliği dışlayan bir sistem öngörür. Küreselleşme süreci ile birlikte Müslüman dünyada adalet ve eşitlik fikirlerinin yerini gittikçe kalkınma fikri almıştır. Sosyal adaletçi düşünce tüm dünyada gerilere çekilerek yerini liberal nosyonlara bırakmıştır. Bu gelişmeler Şeriati’nin düşüncesinde güçlü bir yere sahip olan “adil bir toplum” fikrinin dahi belirsizleşmesine yol açmıştır. Bugünlerde Şeriati’nin bu yönüne olan ilgi artsa da onun adil toplum fikrinin yeterince geliştirildiğini söylemek güç görünüyor.
Şeriati kendisiyle aynı dönemde benzer meselelerle ilgilenen Muhammed İkbal, Frantz Fanon, Malik Bin Nebi ve Aliya İzzetbegoviç gibi düşünürlerle aynı kaderi paylaşmaktadır: Siyasal görüşleri çok fazla dikkat çekerken teorik yanları hep gölgede kalmıştır. “Ben rahatları rahatsız etmek için geldim” diyen Şeriati kendi kuşağı içinde dünyada meydana gelen olaylar ve gidişat hakkında derinlikli bir bakışa sahip olan öncü bir aydın olarak karşımızda durmaktadır.
Öne Çıkan Eserleri
Medeniyet Tarihi
Dine Karşı Din
İnsanın Dört Zindanı
Hacc
Medeniyet ve Modernizm
Muhammed Kimdir