Bir zamanlar “Bitcoin milyoneri” hikâyeleriyle çalkalanan dünya, bugün biraz sessiz.
Kripto para çılgınlığı 2017’de zirveye çıktı, sonra sönmeye başladı.
Ama sessizlik her zaman çöküş değildir.
Bazen sessizlik, yeniden doğuşun habercisidir.
Bugün blockchain teknolojisi, Kripto paranın ötesine geçti.
Artık mesele “zengin olma” değil, dünyayı yeniden kurma meselesi.
Blockchain, basitçe söyleyelim, bir “güven zinciri”.
Ne banka var, ne noter, ne aracı.
Veri doğrudan kişiler arasında paylaşılıyor ve bir kere yazıldı mı, değiştirilemiyor.
Kısacası: Güven, artık bir kişide değil; sistemin kendisinde.
Yeni bir dönemin altyapısı
Blockchain’i anlamak için onu internetin ilk günleriyle kıyaslayabiliriz.
1990’larda kimse internetin bugün hayatın tamamını değiştireceğini öngörmemişti.
Bugün Blockchain de o dönemdeki internet kadar “erken” bir noktada.
Henüz herkesin cebine girmedi ama geleceğin ekonomisinin, lojistiğinin, hatta demokrasisinin altyapısını kuruyor.
Girişimciler için altın çağ
Girişimciler için Blockchain hâlâ büyük fırsatlar sunuyor.
Çünkü bu teknoloji sadece para transferi değil; veri, güven, şeffaflık ve kimlik yönetimi anlamına geliyor.
Tarımda ürünün tarladan sofraya izlenmesi,
sağlıkta hasta kayıtlarının güvenli saklanması,
enerjide şebekelerin akıllı paylaşımı,
eğitimde diplomaların sahtecilikten korunması…
Hepsi Blockchain’in alanı.
Dünyadan örnekler
Estonya devlet hizmetlerinin büyük kısmını Blockchain temelli hale getirdi. Vatandaşların kimlik, sağlık ve vergi verileri merkezi bir sunucuda değil, dağıtık zincirlerde tutuluyor.
IBM Food Trust, Nestlé ve Walmart gibi devlerle birlikte gıdanın tedarik zincirini Blockchain ile izliyor.
VeChain, Çin’de lüks ürünlerin orijinalliğini takip etmek için Blockchain kullanıyor.
Ava Labs (kurucusu Türk asıllı Emin Gün Sirer), finans sisteminde hız, ölçeklenebilirlik ve güveni aynı potada eritmeye çalışıyor.
Türkiye’den adımlar
Blockchain yalnızca Silikon Vadisi’nde, Tallinn’de ya da Hong Kong’da filizlenmiyor.
Türkiye de bu dönüşümün parçası olma yolunda.
Henüz sistemin temelleri atılıyor ama tohumlar güçlü.
TÜBİTAK (Blockchain Araştırma Laboratuvarı), kamu ve özel sektörün birlikte çalıştığı bir araştırma ekosistemi kurdu. Amaç: Türkiye’nin kendi Blockchain standartlarını geliştirmesi.
TOGG, otomobilin sadece “akıllı” değil, Blockchain temelli olabileceğini gösterdi.
Araç verilerinin güvenli saklanması, kullanıcı kimliklerinin korunması, enerji paylaşımı gibi uygulamalarda Blockchain kullanıyor.
Akbank ve Garanti BBVA, dış ticaret işlemlerinde Blockchain tabanlı denemeler yaptı.
Bankacılığın geleceğinde hız ve şeffaflık arayan birer laboratuvar gibiler. Akbank 2017’de Ripple ile anlaşmaya vardı. Ripple ile para transferleri konusunda çalışmalar yaptı ve Akbank Hamburg’ta ki muhabir banka üzerinden bu denemeleri yaptı. Bugün bahse konu proje ne durumda bilmiyorum. Ama günün şartlarına göre oldukça erken bir adım idi. Akbank Blockchain ekosistemini çok erken fark eden ilk banka.
Bunu 2017’de detaylı bir şekilde yazmıştım (Bknz: Akbank, Blockchain kullanımı için Ripple ile anlaştı, Ekovizyon Dergisi – Adnan Ateş, 18 Temmuz 2017 — Akbank, Ripple işbirliği ile Blockchain kullanarak para transferine başladı, Ekovizyon Dergisi, Adnan Ateş, 14 aralık 2018)
BiLira, Türk Lirası’nı dijital dünyaya taşıyan ilk yerli stablecoin girişimi olarak, kripto parayla reel ekonomi arasındaki köprüyü kurmaya çalışıyor.
Her biri, “Kripto balonundan” değil, gerçek dünyadaki sorunlardan beslenen projeler.
Blockchain hâlâ genç.
Ama bu gençlik, tecrübesizlik değil; potansiyel demek.
Kripto paralar dalgalanabilir, Bitcoin düşebilir,
ama Blockchain’in temeli sarsılmaz.
Çünkü bu teknoloji, güvene dayalı bir dünyanın yeni harcı.
Ve o dünya, sabırsız ama kararlı girişimcilerini bekliyor.