1. Haberler
  2. Genel
  3. Kürtler: Millet Olamayan Halk

Kürtler: Millet Olamayan Halk

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Osmanlı’da Fransız Devrimi ile birlikte birçok ulusun durumu radikal olarak değişir. Birçok ulus devrimle birlikte self-determinasyon merkezli ulusal mücadeleye başlar. Öncelikle kendi yurtlarında özgürleşmeyi amaçlayan bu hareketler, sıklıkla Osmanlı idaresinden azade olmanın yollarını arar. Ulusal birliğini sağlamış her ulus, dönemin egemen gücüyle bağını kopartan bir çaba içerisine girer. Yüzyıllardır boyunduruk altında yaşan bu uluslar, devrimin sunduğu tüm nimetlere kavuşarak modern dünyada politik bir aktör haline gelir. Bağımsızlaşmanın teba toplum, yurttaşlık veya bireysel düzeyde mümkün olamayacağına inanan bu uluslar böylelikle amaçlarını gerçekleştirmek için doğrudan bir çaba içerisine girerler. 

Aslında konumuz ne Fransız Devrimi’ni uzun uzadıya ele almak ne de Osmanlı idaresindeki ulusların bağımsızlığı. Ancak 19. yüzyıl, Fransız Devrimi ile birlikte siyaset felsefesinin ve klasik anayasa hukukunun da yüzyılıdır. Bu yüzyılda ulus devlet, halk egemenliği ve ulusların bağımsızlığı ilkesi güvence altına alınmıştır. Milliyetçi hareketlerin başarılı ya da başarısızlığı bu yüzyılda gelişecektir. Kürtlerin işte bu milliyet ilkesi çerçevesinde kendilerine yer bulma arayışında nerede konumlandıklarına ilişkin tartışmalar önemli bir araştırma konusudur. Kürtlerin Devrimle birlikte ne tür bir tavır takındıkları, onu nasıl karşıladıkları veya nasıl bir kararsızlık gösterdikleri konusunda akılcı argümanların olmaması üzücü bir durum.  

Devrim sonrası Kürtlerin diğer uluslar gibi topyekün bir bağımsızlık çabası içerisine girmediklerini biliyoruz. Kürtlerin teba bir toplum olarak Osmanlı egemenliğinde yaşama istekleri birçok nedenden kaynaklı olsa da öne çıkan en önemli nedenlerin başında ortak din (Müslümanlık) denilebilir. Cumhuriyet dönemine gelince, kanuni olarak Kürtler bir Türk vatandaşı olarak yurttaşlığa kabul edilirler. Kürtler artık Türk olarak yasal bir çerçeveye ikame edilir ve entegre olmaya yönelik kültürel bir kimlik olarak kapsamlı bir asimilasyona tutulur.  

Böylelikle Kürtler millet olmayı unuttular. Bu amaç “İkinci Meclis” tarafından açıkça deklere edilmişti: Kürtler ulus olarak kabul edilmemeli, haklar onlara vatandaş/birey oldukları takdirde verilmelidir. Bu egemenlik çatısı altında Kürtler ne siyasal bir ulus ne de ulus merkezli bir topluluk oluşturmamalılar düşüncesi öne çıkar. Kürtler buna özellikle de özendirilirler. Öte yandan Cumhuriyeti coşkuyla karşılayan Kürt entelijansiyası kusursuz Cumhuriyet savunucusu haline gelerek Kürtlüğü ulusal bir kimlik olmaktan uzakta tutarak “Kürt kimdir?”  sorusuna yanıt olarak köktenci bir oto asimilasyon politikasına yöneldiler.

Kürtlerin yalnızca kültürel bir topluluk mensubu olduklarını ve ikamet ettikleri yurtlarına tamamen yabancı kalmaları gerektiğini kanıtlamaya çalışan yüzlerce çalışma bu durumu kanıtlamaktadır. Kürtlerin vatandaşlık/yurttaşlık için minnettarlıklarını göstermeleri ve kendini yönetme fikrini reddetmeleri gerektiğine yönelik siyasi, ekonomik ve sosyal çalışmaların bu konuda son derece etkili olduğu söylenebilir. Tüm bunların sonucunda Kürtler ontolojik veya ruhani bağ kurdukları topraklarına karşı sınırsız bir yabancılaşma eğilimi göstermiş oldular. Verilen mesaj da bu yöndeydi.  Kürtlerin mevcut toplumsal ve siyasal düzen içinde asimile olmaya ve siyasal Kürt kimliğini bırakmaya teşvik edilmelerini sağlayan başat unsur ise din öğesiydi. Bu geleneksel toplumlarda din öğesi etkisini korumakta ve ulusal aidiyetin asimilasyonu konusunda son derece etkili ve sonuç alıcı bir yöntemdi. Kürtlerden istenen dinin korunması ve ulusalcı/milliyetçi düşüncelerden uzak durmalarıydı. Zira Kürtleri hegemonya altında tutmanın yegâne yolu da buydu.

 19. yüzyıl boyunca Avrupa’yı kateden milliyetçilik hareketleri Kürtleri sarsmış olsa da Kürtler sorunlarını bir ulusal sorun olarak görmekten uzak içsel çözümler üzerinde durmaya devam ettiler. Yani Kürtler için bir ulus devlet kurulması fikri dile getirilemedi. Bu ulusal tasarının keşfi sırasında Kürtler ekonomik ve politik olarak konunun çok dışında tasarımlarla meşguldü denilebilir. Politik Kürtlüğün altyapısını oluşturmada birçok fırsatı kaçıran Kürtlere yönelik bazı çabalar ortaya konulsa da ancak bu çabaların hiçbiri Kürtleri uluslaşmaya ikna edemedi.  Baskın ve sürgün dolu yıllar boyunca dışlanan Kürtler, diğer uluslar gibi kendi geleceklerine ilişkin kayda değer bir şey yapamamanın acısını ne denli yaşadılar bilinmez ama onu izleyen asimilasyon eğilimleriyle karşı karşıya kalmakla birlikte ne diğer uluslar gibi özgürleşebilmiş ne de zaten bunu arzulamış oldular. Bir başka deyişle, iç kavgalar ve bölünmelerle mümkün olabilecek ve tüm tarihi kapsayacak bu ulusal travmayı henüz atlatabilmiş değiller. 

Geleneksel ulus bilincinden koparak sol, İslamcı ve liberal politik hareketlere katılan yüzlerce Kürt siyasetçi, okumuş ve aktivist politik toplumsal hareketliliğe birçok katkı sunmuş olsalar da kafalarında Kürtlüğü uluslaştırma düşüncesine yer vermediler. Düşüncede spekülasyonlara yönelenenler ise çıkış noktası olarak “Türkiyelileşme” veya “İranlılaşma”yı önermekle yetindiler.  Oysa onlar politik Kürt kimliğini yadsımadan da özgürlük için mücadele edilebileceğini ve modası geçmiş bazı düşünceleri reddedilebileceğini gösterebilirlerdi. Bir taraftan geleneksel kalıplara sıkışıp kalmış İslamcılık, diğer taraftan ondan daha katı klasik bir geleneği sürdüren sol, “Kürt sorunu”na özgün yanıtlar vermeye ideolojik olarak yeterli değildi. Bunun için ulus ve devlet ilişkisini yeniden tanımlayacak Kürt yaşamını yorumlayacak milliyetçileri beklemeleri gerekecek.

Kuşkusuz Cumhuriyet yüzyılı, tümüyle Kürtlerin yaşamını etkilemiş derin altüst oluşların gerçekleştiği bir dönemdir. Ekonomik kısıtlamalar ve politik baskılardan kaynaklanan bu durum, Kürt yerleşim merkezlerinin boşaltılmasına ve kitlesel yerinden edilmelere neden olmuştur. Bu hareketlilik, Kürt yaşamında geleneksel Kürtlük ilişkilerinde bir kopukluğun yaratılmasında önemli bir yer tutar.  Çok sayıda Kürt bu köksüzleşmeyi, şehirleşmeye açılım olarak görse de gerçek bunun çok daha ötesinde Kürtler irili ufaklı sol ve İslamcı hareketler için adeta bir şans olarak görülmekte ve legal illegal birçok örgüte militanlık yapmaya uygun insanlar olarak nitelendirildiler. Her şey mümkün gözükmekte ve bunun yansımaları İslamcı-solcu ütopya ve kurgularda hissedilmekteydi. Bir politik tasarım olarak Kürtlüğün geleneksel bu çelişkileri aşması sürecinde doğacak ulusal bir hareketin kollektif bir boyutta çok önemli şeyler başarabileceği mümkün.

Osmanlıcılık ve Kürt sorunu-Sosyalizm ve Kürt sorunu-İslamcılık ve Kürt sorunu 20. yüzyıldan 21. yüzyılın başlarına kadar en çok tartışılan konuların başında gelir. Büyük politik akımların ortaya çıktığı bu dönemlerde Kürtler ile Osmanlıcılık, Sosyalizm ve İslamcılık arasındaki tartışmalar oldukça karmaşıktır.  Ancak Kürtlerin politik yönelimleri çok çeşitli olsa da tüm bu tartışmaların özünde Kürtlere millet/ulus olmayı unutturan ve hatta engelleyen politik bir amacın olduğunu da belirtelim.

Uluslaşma Kürtleri politikaya dâhil etmenin en önemli sacayağıdır. Ancak bu özgürleşmeyi destekleyen ve Kürtlerin geleceğine ilişkin ulusal bir çözüm dâhil pek çok modelin tartışılmasını sağlayacak ulusal mücadeleyi içeren bir Kürt milliyetçiliğinin olmayışı büyük bir eksikliktir. Kürt toplumunun kurumsal temellerini merkeze alan bir yönetim modeli programına sahip olmayışı bu eksikliği daha da derinleştirmektedir.

Böylelikle Kürtlerin modern dünyadaki yerini ve kimliğini dönemin kavramsal araçlarıyla belirlemeyi hedefleyen ulusal bir yansımanın sonu olarak Kürtlük politik bir kimlik olarak algılanabilir. Kuşkusuz bu Fransız Devrimi’nin doğurduğu uluslar ideolojisinin bir ürünüdür. Tüm ulusların kendi yazgısını belirleme hakkı vardır; bunun dışındaki ayrılıklar ise “ulus”un tanımı üzerinde ortaya çıkmaktadır. Birçok politik hareketin öncüleri olmalarına karşın Kürtlerin kendi içlerinde ulusal bir hareketin doğmayışı nasıl açıklanır bilemem, ancak Kürtlerin çoğunlukla kendi dışındaki ulusların kaderinde belirleyici oldukları gerçeği göz ardı edilemez

Kürtler: Millet Olamayan Halk
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

H24 Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin