Türkiye’nin biricik ayrıcalıklı sınıfı darbecilerdir, namı diğer azgın azınlıktır. Ne kanunlar söker onlara ve ne de kendilerinin yaptıkları anayasalar… Her daim haklıdırlar ve her daim hak onlardadır.
Milletin iradesinin baş düşmanıdırlar. Daha açık söyleyelim, milletin düşmanıdırlar. Bunun da biricik nedeni, milletin Müslüman olmasıdır.
Üzerinden yüz yıl geçti, ama darbecilerin açtığı savaş nedeniyle, darbeciler ile millet bir çeşit savaş hali yaşamaktadırlar. Bunun bilincinde olan millet, başından beridir her kim kendi iradesini hiçe sayan ve sahip olduğu inanç nedeniyle kendisine savaş ilan etmiş olan bu azgın güruhun karşısında yer aldıysa, onun yanında yer alagelmiştir. Velev ki bu karşıtlık sadece bir santim kadar az olsun…
Mustafa Kemal’in emriyle kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı Mustafa Kemal’in Cumhuriyet Halk Fırkası’na tercih etmesi de bundandır. Çünkü milletin ilk Meclisini karşı bir darbe ile fesheden Mustafa Kemal’in CHP’sinde yer almaktansa, onun emriyle kurulmuş olsa bile, Cumhuriyet Halk Fırkası’nı tercih etmeyi daha evla görmüştür.
Sonrasına da dikkat edin, millet bu onurlu çizgisini hep koruya gelmiştir. Mesela Millet, Menderes ve Demirel’in de birer Laik olduklarını bildiği halde, tercih etmiş olması da, bundandır. Daha sonraları Özal’ı, Erbakan’ı ve Erdoğan’ı sahiplenmesi de bundandır. Hatta öyle bir zaman geldi ki, millet, darbecilerin değil süngülerine, tanklarına ve uçaklarına bile karşı göğsünü gerecek kadar iradesiyle seçtiği hükümete sahip çıktı ve göğsünü siper etti.
Ama şunu da açıkça ve tabii ki, içimiz de kan ağlayarak ifade edelim ki, milletin sahiplendiği hiçbir lider ve hiçbir iktidar bu sahiplenmeye layık bir duruş sergileyemedi ve hiçbir zaman milleti bu azgın güruhun amansız ve kesintisiz saldırı ve hakaretlerine karşı koruyacak önlemler almadı ve yasalar çıkarmadı.
Arkasında milletin canı pahasına verdiği destek, güç ve irade olmasına rağmen, milletin hakkını bu azgın güruha karşı koruyacak gerekli yasaları yapmaktan imtina etti ve zamana yaydı. Örneğin, darbecilerin güç, besin ve tahakküm kaynaklarından olan inanç ve milliyet istismarını boşa çıkaracak ve insanları dini ve milli aidiyetleri üzerinden ötekileştirerek tahakkümlerini sürdüren bu azgınların sultasına son verecek yasaları çıkarmadı veya çıkaramadı.
Bunun içindir ki, iktidarda milletin iradesiyle seçtiği bir hükümet olmasına rağmen, darbeciler tıpkı Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarındaki gibi davranmaktan ve milletin bu iradesine karşı kılıç çekmekten korkmuyorlar. Aksine hükümeti bile korkutabiliyorlar.
Mesela, hükümet, daha önce E-Muhtıraya karşı gösterdiği tepkiyi malum teğmenlere karşı gösterememiştir. Millet, hükümetten bu darbe çığırtkanlarına hak ettikleri cevabı vermesini beklerken, hükümetin sözcüsü, “Genç teğmenlerimizin mezuniyet törenlerinde ordumuzun ebedi başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anması kadar doğal bir şey yoktur” sözleriyle darbecilerin sırtını sıvazlayabiliyor.
Darbecilerin bugüne kadar hak ettikleri cezalara çarptırılamadıklarını söylememiz de bu tür zaaflar nedeniyledir. Muhalefet olduklarında da kendilerinden olmayanlara hakaretlerinden ve zulümlerinden zerre kadar taviz vermediler.
Sonuç olarak, milletin iktidardan beklediği, darbecilerin hükümranlıklarının son bulduğu bir Türkiye’de yaşamaktır. Bunun da yolu, herkesin temel insani haklarını garanti altına alan ve dolayısıyla adaleti esas alan bir anayasadır.
Bilesiniz ki, dua ile anılmak da lanet ile anılmak da sizin elinizdedir.
Millet mi? Tabii ki, her zaman olduğu gibi şimdi de sadece dualarıyla değil, canıyla da her türlü hayırlı girişiminizin yanındadır. Yeter ki, isminizle, yani adaletle müsemma olunuz…