İnsanı öldüren ölüm mü, gam mı, keder mi, bilemedi kimse?
Ölümden dönen hayatlarla sarsıldı herkes
Sarıldı herkes ölü hayatlara
Hayat taşıyan rüzgârlardan tohumlar serpildi içime,
Düşmanına sarılıyor bilinçaltında çaresizlik.
Yağmurdan koruyabilir mi kendini toprak?
Rüzgârdan kaçabilir mi bir ağaç?
Sevgiden uzak durabilir mi hiç bir çiçek?
İhanet eder mi seven bir kedi?
Bir inkılabı başlatmak için yırtınıyor rüzgâr,
Bir sükûnete ulaşmak için didiniyor gürültü,
Sükûnete gizlenmiş yeni eylemler,
Yarasındaki iltihabı sökmek için kaynıyor ihtilal,
Yarasalar yırtıyorlar çağın kalbini, zulüm çağını
Kalp çağı ne vakit gelir yurduna, bilemedi kimse?
Yarasa ruhlu bu çağda yarılıyor kalpler şerha şerha
Etrafıma tavsiye ettim kara fırın devrimlerini
Züfa çiçeği ile açtım inkılabın nefesini,
İçimde yaşatıyorum hep zaferlere ulaşma hevesini.
Sabah güneşinde serpiliyor bahar
Bir ceylanın kalbi atıyor şafakta,
Şafak içimde atıyor kepini
Kadim bir tılsım gibi sakladım içimde
Çoktan ezberledim inkılabın tarifini
Ezberledim kitabın her hecesini
Züfa çiçeğinin zulasında saklı inkılap
İçimde doğan masalları anlattı etrafıma
Yaşadım efsanevi hayatların devrimini
Beni bekleyen yılanların üzerine saldım kendi zehrini
Yalanlara gizlenmiş sahte yüzsüzler çağında kirletiyor dünya kendini derinden ve gizlice
Kalbi sökülmüş dilsiz bir zamanda akrebin insafına kalmış hayatımız,
Ölümden dönen hayatlarla sarsıldım bu gün
Sarıldı herkes ölü hayatlara
Etrafıma tavsiye ettim eski çağlardan kalmış devrimleri.
Yırtıp attım cahil cühela çapsız geçirmiş evrimleri