OSMANLI ŞİFRESİ
24 Milyon kilometrekare yüzölçümüne ulaşan Osmanlı Devleti, Türkiye toprağının 37 katına denktir. Üç kıtada at koşturan, 624 yıl 256 çeşit inanç mozaiği ile 73 millete hizmet götüren Osmanlı topraklarında bugün birbirileriyle cedelleşen irili, ufaklı 37 devlet barınmaktadır. Tarih ufku ile köklerimize kadar ulaşmak, ibretler almak ve toplumun ortak paydasını oluşturmak tarih bilincine dönmektir ki, bu toplum için manevi kuvvettir, özgüvendir. “Osmanlı Şifresini” çözemeyenler veya haçlı rüzgarına kendini kaptıran “Batı Hayranı Entelektüeller” havanda su döveceklerdir.
İLA’YI KELİMETULLAH
İstanbul’da Ebu Eyüb El Ensari (R.A.), Kıbrıs’ta Hala Sultan (R.A.), Gaziantep’de Ukkaşe (R.A.), Çorum’da Süheyb-i Rumi (R.A.), Ahlat’ta Abdurrahman Gazi (R.A.), Çin-Hongkong’da Sad Bin Ebu Vakkas (R.A.) ve adları bilinen Diyarbakır’da 27, İstanbul’da 18 Sahabe’i Kiram kutsal topraklarda kalabilir İslam’a hizmetleri ile öğünür ve onunla yetinebilirlerdi. Ama öyle yapmadılar. O zamanın ağır şartlarını hiçe sayarak Cenab’ı Allah’ın ismini yüceltmek (İla’yı Kelimetullah) için vatanlarını, sevdiklerini terk etmeyi tercih ettiler. Sözde değil, özde Kur’an ve Sünnet’e tam anlamıyla teslim oldular.
GERÇEK ADALET
Osmanlı’lar inancından kaynaklanan adalet ve zıddı zulüm kavramını çok iyi özümsemiş, her canlıya kul hakkı geçer endişesiyle adalet dağıtmayı kendilerine şiar edinmişlerdir. Art niyetli, emperyalist misyonerler ve işbirlikçileri ise kılıçla ayakta duran ceberut, barbar bir devlet olarak gösterme gayretine girmişlerdir. 10-Aralık-1948 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile bugün elinde veto hakkı bulunduran beş devletin Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yürürlükte olmasına rağmen “Irkçı Siyonist İsrail’in” Filistin’de kan akıtmasına seyirci kalmaktadırlar.
SÖZLEŞME KÜLTÜRÜ
Miladi 624 yılında Hazreti Muhammed (S.A.V.)’in öncülüğünde kurulan “Medine İslâm Devleti’nde” Hristiyan, Yahudi, Müşrik, Putperest, Ataist ve Müslüman onsekiz aşiret lideri adalet, eşitlik, barış, özgürlük, çok hukukluluk, zimmi hukuku ve ortak savunmayı içeren kırkyedi maddelik “Medine Sözleşmesini” imzaladılar. 1868’de Ahmet Cevdet Paşa Başkanlığındaki komisyon tarafından 1851 maddelik Mecelle adıyla “İslâm Medeni Hukuk Sözleşmesi” yürürlüğe konuldu. Yöneticiye biat, mürşide intisap, ticarette senet, kirada kontrat, evlilikte akit bağlılıkları “Söz Namustur” ile taçlandırıldı.
DİĞERGÂM AHLÂKI
Mazluma, garibana, yoksula, dula, yetime ve kimsesizlere hizmet etmenin temeli, yirmi yaşındaki Hazreti Muhammed (S.A.V.)’in de içinde bulunduğu beş kabilenin öncüleri tarafından “Mekke Hılful Fudul Derneği’ni” kurdular. Kur’an’ı Kerim, Haşr Suresi: 9.Ayet’i Celile’de “Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler.” İlâhi fermanı ile diğergâmlık kökleştirilmiş “Sivil Toplum Kuruluşları” İslâm tarihine altın harflerle “Vakıf Medeniyeti” yazdırmıştır. Cihad ibadeti; Beden ve mal fedakârlığının yanında can ile yapılır ki, bu da “Önce canan, sonra can” demektir.
OSMANLI TOKATI
İnsanlığın örnek rol modeli Hazreti Muhammed (S.A.V.) “Güç; Atmaktır, atmaktır, atmaktır.” söylemiyle Kişi, Kurum, Kuruluş ve Devletin güçlü olmasına dikkat çekmiştir. İnsanlık sırasıyla taş atmış, ok fırlatmış, mancınık kullanmış, top ve silahı icat etmiş, füzeyi denemiş ve günümüzde ise siber savaşlarına yönelerek güç kazanmışlardır. Cenab’ı Hak, Hadid-25 ile Enfal-60. Sureleri ile “Beygir Gücü ve Demire” sahip olunarak güç kazanılmasını istemiştir. Özetle, “Osmanlı İslâm Devleti” güçlü olduğu dönemlerde bir mektupla Dünya Ülkelerine söz geçirmiştir. Kanuni Sultan Süleyman Han Fransa’da dansı yasaklamış, İkinci Abdülhamid Han Fransa ve İngiltere’de Voltaire’in tiyatrosunu oynatmamıştır.
BÜYÜK TEHLİKE
Kanuni Sultan Süleyman Han, Beşiktaş’taki İslâm Bilgini Yahya Efendi’ye, gönderdiği bir mektupta: “Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın sonu nasıl olur?” diye endişesini özetler. Yahya Efendi’nin cevabı ise gayet kısadır. “Nemelâzım Sultanım” Yahya Efendi (K.S.) Padişah ile özel görüşmesinde ise kısa notun açılımını yapar. “Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlıklar ayyuka çıksa işitenler de nemelazım, deyip oradan uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussalar ve gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa, bunu da taşlardan başka kimse işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Devletin hazinesi boşalır, halkın devlete güveni ve saygısı sarsılır, itaat duygusu gider, hürmeti yok olur. Böylece devletin çöküşü kaçınılmazdır. Söyleneni dinlerken ağlamaya başlayan Koca Sultan, kendisini uyaran böyle Alîm bir kişi olduğu için Allah’a şükreder. (Mektubun orijinali Topkapı Sarayı’nda sergileniyor.)