Sosyolojik yöntemlerin en önemli modellemelerinden biri toplumsal yapıları canlı organizmalar gibi inclenmesidir. Kitab-ı Kerim de insan topluluklarının kendine özgü yasalarına vurgu yaparken benzer tanımlamalara başvurur. Bu konuda en dikkat çekici ayetlerden biri rad suresi 11. ayettir. Bu ayette: “Bir toplum kendi nefsindekini değiştirmedkçe Allah onların dutumunu değiştirmez.” şeklindedir. Toplumsal değişimin temelinden topluluk iradesinin bulunduğuna vurgu yapan ayette toplumsal değişim tıpkı bir insanın değişimi ile aynı nitelikte gereçekleşebileceğini ifade eder.
Toplumlar bireylerden oluşmuştur. Bu durum toplum ile birey arasındaki ilişkileri temel dinamiklerinin nelere bağlı olduğunu ve etki katsayısının nasıl değiştiğinin anlaşılmasını karmaşıklaştırır. Bireyler toplumun içinde ve karşısında etkisiz olduğunu savunanlar kadar toplumsal değişim ve dönüşüm bireyler tarafından gerçekleştirildiğini savunan görüşlerde vardır.
Birey ve toplum arasında kaşlıklı bir etkileşim olduğunu, tek başına toplum karşısında bireyin veya birey karşısında toplumun tamamen etkisizleştrilemeyeceği vasatında bir anlayış Kitab-ı Kerimin öğretisine de ters düşmez.
İbn-i Haldun’un mukkadimesi Toplumsal değişimin dinamiklerinden coğrafyanın ve yaşam zorlukları katsayısının etki gücündeki belirleyiciliğine dikkat çeker. Farabi Medinet-ül Fazıla klasik eserinde erdemli toplumun ideal ölçülerine yönelik bir çerçeve çizerek toplumsal değişimin nihayi menzilini vahiy iklinde belirlemeye çalışır.
İslam sosyolojisi üzerine kuran merkezli derinlikli açılımlar yapan Ali Şeriati, sosyopolitiğin islam dünyası ve tüm yer küre bağlamında çıkış stratejileri üzerine kafa yoran Cemaleddin Afgani, Nurettin Topçu, Sezai Karkoç ve Ali Bulaç gibi isimler toplumsal değişimin düşünsel açılımlarına vahiy merkezli dokunuşlar yapmaya çalışmışlardır.
Toplumsal değişimin kuşkusuz yönü üzerine bir çok farklı yaklaşımlar vardır. Değişimin hedefinde ne olmalıdır?
Güçlü olma, erdemli olma, zengin olma, birlik ruhunu oluşturma gibi bir çok dinamikten bahsedilebilir. Bu sayılanların tümünü veya bir kaçını da kapsayabilir. Yine bir başka açıdan coğrafya, din etnisite ve ideoloji merkezli bir toplumsal değişim idealinden bahsedilebilir.
Toplumsal değişimi olumsuzlaştıran en başat unsurlardan biri toplumsal çatışma alanlarıdır.
PToplusal çatışmanın temelinde alt toplumsal kesimlerin sosyal, kültürel, etnik, dini ve ekonomik çıkarlarının ortak bri paydada buluşamaması olduğu söylenebilir. Yaşamın natürel doğası çatışmayı eşyadaki kararsızlık gibi karşılar ve en sorunsuz, hasarsız olacak şekilde bu karasızılığı gidermeye çalışır.
Termodinamiğin temel yasası bunun iyi bir örneğidir. Sıcaklıkları farklı sistemler karşılaştıklarında ısıl dengeya ulaşıncaya kadar ısı alışverişinde bulunurlar. Bu durum son sıcaklıklar eştlendiğinde gerçekleşir ve kararsızlık son bulur. Toplumsal çatışma süreçlerinde de evrensel işleyişin doğal akışı kendi kararlılığını üretme çabasına yoğunlaşır.
Hucurat süresi birbiriniz tanıyasınız (tearufu fiili ile..), yani farklılıklarınız bir zenginlik ve tevhidi nakşın bir şükür unsuru gibi göresiniz diye yaratılmışlığın toplumsal doğasına anlam kazandırır. Dilleriniz ve renkleriniz Allah’ın ayetileridir (Rum-22) bnzer bir açılımı pekiştirir.
Toplumsal çatışmalar, daha güçlü üst küresel aktörlerin medaya, finasal örgütlülük gibi çeşitli ideolojik aygıtlar kullanarak bir siyasal mühendislik ürünü olarak yönetilmesi durumlarında natürel akışlar devre dışı kalır karlılılığın tersine kararsızlığı derinleştirlmesi hedeflenir.
Siyasal mühendislik ürünü toplumsal çatışma alanları küresel sömürü düzeninin kaçınılmaz, vaz geçilmez, ahlak, evrensel/fıtri ilke ve değer tanımaz bir terbiye edilmemiş (tek Rabbi tanımayı ret) bilgi ve akılın acımasız pragmatizmi ile yeryüzünü bu şekilde yağmalamayı sürdürümeyi paradigma olarak benimser. Kitab-ı Kerim bu durumu ekni ve nesli ifsad etmek olarak tanımlar.
Günüzmüz dünyasında mazlum coğrafyalarda yaşanan savaş, işgal ve çatışmalar toplumsal çatışma kültürünün kürsel istikbar sömürü piyasasının bir sonucu olarak üretildiğini ve sürdürüldüğünü gösterir.
Siyasal Mühendisli ürünü toplumsal çatışma projelerini boşa çıkarabilecek en güçlü dinamik eğitimli toplumsal güçün potansiyel birikimidir. Güçlü tarihsel okumaları yapabilen, kendi öz dinamikleri üzerinden vahiy ikliminde evrensel ilke ve değerleri yer yüzünün barış, adalet ve özgürlük iklimi için vazgeçilmez gören analyışların derinlik kazandığı toplumlarda küresel sömürü düzeninin ifsad projeleri, çatışma ajitasyon ve operasyonları etkisiz kılınabilir.
Son üç asırdır siyasal mühendislik ürünü çatışma projeleri üzerinden tüm islam dünyası ve özelde Ortadoğu coğrafyası hala ağır toplumsal açtışma süreçleri üzerinden dizayn edilmeye çalışılıyor.
Özellikle etnisite ve mezhep merkezli farklılıkların ajitasyonları ve iyi hesaplanmış provakasyonların maya tuttuğu, karşılık bulduğu bir toplumsal gerçekliğimiz var. Bu toplumsal gerçekliğimizle öncelikle düşünsel olarak yüzleşmek zorundayız. Medine sözleşmesi gibi tarihsel müktesabatımız buı düşünsel yüzleşmenin güçlü açılımlarını üretme kapasite ve potansiyeline sahiptir.
Bunun için tamda çatışma süreçlerini dizayn edenlerin kullandığı temel dinamikler olan mezhep ve etnisite merkezli çatışma alanlarına yönelik siyasal stratejik gçlü etkili bir duyarlılığı islam coğrafyalarının ana gündemine taşıma çabalarına odaklanmak gerekir.