Ehmedê Xanî, bütün insanlığın kurtuluşunun temel anahtarının ilime sarılmakta olduğunu vurgular. Ehmedê Xanî eserlerini yazmadan önce 33 yıl düşünüyor.
İlk eseri olan ‘Nûbâra/Nevbahara Piçukan’ adlı kitabını 1683 yılında yazıyor. Ehmedê Xanî edebiyat dili olan Farsçayı anadili gibi biliyor. Bilim ve inancımız olan İslamiyet’in mukaddes kitabı Kur’an-ı Kerim’in dili olan Arapçayı da ana dili gibi biliyor.
Bu toplumda bu yörede yaşayan insanlar bilimden uzak kalmışlar. Dolayısıyla bu insanların bu sefaletten kurtulmalarının tek yolu bilime sarılmalarıdır, diyor. Nasıl bilime sarılacaklar?
Bilimin dilini öğrenecekler. O zaman bilimin dili Arapça. Dolayısıyla bu mantıkla yola çıkıyor. İlk eseri olan ‘Nûbâra/Nevbahara Piçukan’ sözlüktür. Arapça-Kürtçe terimleri içeren bir lügattır.
Bu toplumun insanlarının Müslüman olduğunu, Kur’an’ı okuduğunu fakat Kur’an’ın ne dediğini bilmediğini söylüyor. Dolayısıyla insanların ilk önce dinini bilmeleri gerektiğini söylüyor. Bunun yolunun da Kur’an dilini öğrenmekten geçtiğini belirtiyor ve ilk eserini yazıyor.
Nûbâra/Nevbahara Piçukan 14 bölümdür ve bu bölümlerini de özellikle 14 bölüme bölmüştür. 14, erkeklerin buluğa erme çağıdır. Dolayısıyla onun için 14 bölüme ayırıyor. Bu eserini 1683 yılında tamamlıyor. Tamamladığı eseri o kadar mükemmel yazmış ki gelecek kuşaktakiler dahi aynı mükemmellikle görüyorlar.
Bu eseri Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışından sonra hatta Cumhuriyetin ilk 50 yılına kadar medreselerde ders kitabı olarak okutuluyordu. Bu eseri bitirdikten 4 yıl sonra 1687 yılında Eqîdeya Îmanê adında yani Türkçeye çevirirsek ‘İmanın Şartları’ diye bir eser yazıyor. Ehmedê Xanî bunlarla birlikte çeşitli konularda şiirler yazıyor. Divan’ı var.” dedi.
“Ehmedê Xanî, eserlerini insanlığın kurtuluşu için yazıyor”
Ehmedê Xanî’nin, eserlerini yazmadaki amacı insanlığın kurtuluşu için yazıyor. Yalnızca Kürtlerin kurtuluşu için yazmıyor. Ehmedê Xanî şöyle belirtiyor: Eğer bir toplum, cehaletin pençesinden çıkmazsa bu toplumun kurtuluşu yoktur.
Bu toplum hastadır. Hastalık nedir?
Cehalettir.
Cehaleti nasıl ortadan kaldıracağız?
Bunları bu ilmin yoluna çekmemiz lazım. Ehmedê Xanî bir yazısında, eğer bir toplum bilime ve bilimin gerekliliğine inanmıyorsa sarılmıyorsa o toplumun kurtuluşu yoktur, der. Pozitif bilim yalanı kabul etmez. Yalanla hiçbir toplum hiçbir kabile bir seviyeye ulaşmamıştır.
Başka bir sözünde ise; eğer itibar edilen bir kişi olmak istiyorsan seni paramparça etseler bile sakın ha yalan söyleme, der. Ehmedê Xanî “Kürt Tarih-i ve Kültür Sayfası”
Xanî’nin Müslümanlar içinde büyük bir âlim olduğunu tanımadılar, bilmediler veya bilmek istemediler, tanımak istemediler. Birileri onun, alimlik yönünü, insanlığa yapmış olduğu hizmetleri, insanlığın kurtuluşu için yapmış olduğu çalışmalarını tozlu raflarda kalmasını istedi. O fikirler tozlu raflarda kaldı.
Şayet biz Ehmedê Xanî’yi tanımış olsaydık, bilmiş olsaydık bu coğrafya Ehmedê Xanî’nin felsefesine sahip çıkmış olsaydık bugün Avrupa’dan daha ileri bir durumda olurduk. Ehmedê Xanî, Allah’ı bilmenin onun sırlar hazinesi olan bilimleri elde etmek ile olduğunu söyler. Bütün sırlar Allah’ın yanındadır; buna ulaşmanın yolu da bilimdir
Ehmedi Xani babasının yanında sarayda yetişiyor, eğitim alıyor. Önce ağabeyi Molla Kasım’ın yanında dersler alıyor, daha sonra Molla Kasım’ın yanındaki dersleri de bitirdikten sonra ilmin peşine düşüyor. İlk eğitimini ağabeyinden aldıktan sonra akabinde ilim merkezlerine gidiyor. Önce Ahlat, Bitlis ve Botan medreselerine gidiyor. Orada Feqîyê Teyran’ı, Mihemedê Cizîrî tanıyor. Ondan sonra Şam ve Halep’e gidiyor. Hipokrat’ı, Platon’u (Eflatun) ve Aristo’yu; Bağdat’ta Farabi’yi, Sühreverdî’yi, Muhyiddin İbni Arabi’yi tanıyor. İran’da Kirmanşah, Ali Hariri, Firdevsi ve Ömer Hayyâm’ı tanıyor. Bu şekilde ilim tahsilini devam ettiriyor. Eserleri medreselerde ders olarak okutuluyordu.
Eserler
Ahmedi Hani’nin Eserleri ve Mirası
Ahmedi Hani, Kürt edebiyatının en önemli isimlerinden biri olup, özellikle “Mem û Zîn” adlı eseriyle tanınır. Eserleri, Kürt kültürünün ve dilinin zenginliğini yansıtmasının yanı sıra, evrensel temalar ve derin bir insanlık anlayışı içerir.
Mem û Zîn: Bir Aşk Destanı
Ahmedi Hani’nin en ünlü eseri olan “Mem û Zîn”, Kürt edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin gibi klasik aşk hikayelerine benzer bir yapısı olan bu destan, aşk, sosyal sınıf farklılıkları, kader ve özgürlük gibi evrensel temaları işler.
- Konusu: Mem adında genç bir bey ile Zin adında bir köylü kızının imkansız aşkı ve bu aşkın yaşadıkları trajik sonuçlar.
- Önemi: Kürt kültürünün ve dilinin zenginliğini yansıtması, aşk ve insanlık üzerine derin düşünceleri barındırması.
Diğer Eserleri
- Nûbihara Biçukan: Çocuklar için yazılmış ilk Kürtçe eserlerden biridir. Dilbilgisi ve edebiyat konularını eğlenceli bir şekilde işler.
- Eqîdeya Îmanê: İslam’ın temel inançlarını açıklayan bir eserdir.
- Eqîdeya Îslamê: İslam’ın akidesini ele alan bir eserdir.
- Fî Beyanî Erkanî Îslam: İslam’ın temel esaslarını açıklayan bir eserdir.
Ahmedi Hani’nin Mirası
Ahmedi Hani, sadece Kürt edebiyatı için değil, dünya edebiyatı için de önemli bir figürdür. Eserleri, farklı kültürlerden insanlara ilham vermeye devam etmektedir.
- Kürt Kültürüne Katkıları: Kürtçenin edebi bir dil olarak gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır. Kürt kültürünün değerlerini ve tarihini gelecek nesillere aktarmada köprü görevi görmüştür.
- Evrensel Temalar: Aşk, özgürlük, adalet gibi evrensel temaları işlemesi sayesinde eserleri, farklı kültürlerden insanların ortak değerlerini yansıtmaktadır.
Ahmedi Hani’nin eserleri, sadece edebi bir metin olmaktan öte, Kürt halkının tarihine, kültürüne ve kimliğine ayna tutmaktadır.
Ahmed-i Hani’nin en önemli yönlerinden bir tanesi de, yurtsever ve halkçı oluşudur. Birçok aşirete bölünmüşlük kendisi için en temel sorundur. Denilebilinir ki, tüm düşüncelerinde ana tema budur.
Bu nedenle Kürtlerin birliği, Kürtlerin diğer halklar gibi özgür yaşaması, Kürt kültürü ve dili’nin özgürce gelişmesi için feryat eder. Tüm bunları sağlamanın yolunun çağdaş bir millet olmaktan geçtiğine inanır.
Kürtlerin aslında hiçbir yönü ile komşu halklardan geri olmadığını yalnızca birlik ve iyi yöneticilerden yoksun olduğunu savunur.
Bu nedenle şiirlerinde komşu halkların sanatıyla dilleriyle yarışır ve bununla Kürtlerin sahip olduğu yeri dile getirir. Ancak Hani’de başka halkları karşısına alan bir milliyetçiliğe rastlanmaz. Tam tersine Hani hep eşitliği gösterir. Komşu halkların kültürel, tarihsel, dinsel yakınlıklarını kardeşlik olarak görür. Kimi şiirlerinde her bir mısrasını ayrı bir dilde yapmıştır