Türkiye’deki barış süreci, uzun yıllardır süregelen çatışmaların gölgesinde siyasi ve toplumsal bir düğüm noktası olarak karşımıza çıkmaktadır. MHP liderinin Abdullah Öcalan’a yönelik çağrısı, bu sürecin karmaşıklıklarını bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye’deki barış sürecinin siyasi ve toplumsal boyutlarını, karşılaştığı zorlukları ve olası çözüm yollarını, siyaset bilimi perspektifinden ele alarak yorumlamak daha mantıklı olacaktır. Özellikle, farklı ülkelerdeki süreçler ile karşılaştırmalı bir analiz yapılarak, Türkiye’deki sürece özgün özelliklere vurgu yaparak analiz yapmak zorundayız.
Hamasi ve duygusal hisler insanidir. İnsana özgüdür. Devletlerin ve devlet idarelerinin duyguları olmaz. Devletler kararlar verirlerken insani hislere dayanarak veya bu hislerin ışığında asla karar vermezler. Olup bitenler bazı toplulukların ve sosyal grupların ya da etnik unsurların duygularına ve hislerine aykırı olabilir ama geleceği okuyabilen, 50 veya 100 yıllık planlar yapan devlet yönetimleri için ne kadar zorlansalar da uygulamak zorunda oldukları bazı icraatlar köprüden önce ki son çıkıştır. Son çaredir. Çünkü askeri ve politik olarak yıllardır yapılan tüm icraatlar hiçbir sonuca götürmedi.
Milliyetçi hislerle soruna duyarsız kalmak ve mukavemet göstermek gelecek nesiller için kötü bir dünya bırakmaktan başka da bir şey değildir. Pratiği çok yapıldı. Denenmeyen bir şey kalmadı. Başarısız denemelerde ısrar etmek fayda getirmiyor. Zaman ve güç kaybından başka bir şey değil. Toplumsal sorunlar çok büyüdü. Kamu denetimi yok denecek kadar azaldı. Bunu fırsat bilen kimi İş insanı ve siyasetçiler ekonomiye çok zararlar vermeye başladılar. Ekonomiyi de etkilerine alarak geleceği kapkaranlık bir hale getirdiler.
Toplumumuzun hiçbir ferdi ve özellikle genç nesilleri artık geleceğe bakınca birer ‘mücrim’ gibi titrememelidirler. Genç nesiller geleceğe bakınca o ışığı görmelidirler. Karanlık ve ucu görülmeyen tünelleri yok etmek için hakikatler ile yüzleşmek zorundayız.
Çatışmanın kökenleri ve siyasi boyutları
Türkiye’deki çatışmanın kökenleri, Kürt sorunu olarak tanımlanan karmaşık bir tarihsel ve siyasi süreçle bağlantılıdır. Dil ve kültürel haklar gibi temel meseleler, çatışmanın ana eksenini oluşturmaktadır.
MHP liderinin Öcalan’a yönelik çağrısı, Türkiye’deki siyasi dengeleri önemli ölçüde etkiledi. Bu çağrı, hem iktidar bloku içinde hem de toplumda şimdiden derin yarılmalara neden oldu. Milliyetçi kesimlerin tepkileri, sürecin önündeki en büyük engellerden biri olarak görülmekte.
Küresel perspektifte barış süreçleri
Dünya tarihinde, birçok ülke benzer çatışmalarla mücadele etmiş ve kendilerine özgü süreçleri başlattıklarını görebiliyoruz. Kuzey İrlanda, Güney Afrika, Kolombiya ve İspanya gibi ülkelerdeki süreçler, Türkiye için önemli dersler içermektedir. Bu süreçlerde, tarafların karşılıklı güven inşa etmeleri, üçüncü tarafların arabuluculuğu, siyasi irade ve toplumsal uzlaşının önemi vurgulanarak süreçler devam etti ve sonuçlandı.
Dünyada benzer süreçlere detaylı bir bakış
Türkiye’de yapılması istenen sürecin başarısı için farklı ülkelerdeki deneyimlerden ders çıkarmak büyük önem taşıyor. İşte dünyada başarılı kabul edilen bazı süreçler ve Türkiye için sundukları dersler:
Kuzey İrlanda Barış Süreci (1998 Güzel Cuma Anlaşması)
İngiltere ile İrlanda arasındaki tarihsel ve dini farklılıklar, Kuzey İrlanda’da uzun yıllar süren şiddetli çatışmalara neden olmuştu. Uzun ve zorlu müzakereler sonucu imzalanan Güzel Cuma Anlaşması, tarafların karşılıklı taviz vermesi, uluslararası topluluğun desteği ve güçlü sivil toplum örgütlerinin çabaları sayesinde mümkün olmuştu. Güçlü bir sivil toplumun rolü, uluslararası desteğin önemi ve tarafların uzlaşma iradesi, Türkiye’deki uygulanması istenen süreçte de hayati öneme sahiptir.
Güney Afrika’daki ırkçılığa karşı mücadele ve barış süreci (1994)
Apartheid rejimi, siyahi çoğunluğa karşı uygulanan ayrımcı politikalar nedeniyle ülkede derin yaralar açmıştı. Nelson Mandela liderliğindeki Afrika Ulusal Kongresi (ANC) ve diğer muhalif grupların uzlaşma çabaları, uluslararası yaptırımlar ve demokratik bir geçiş sürecinin başarılı bir şekilde yönetilmesi, Güney Afrika’da barışı sağlamıştı. Demokratik bir geçiş sürecinin önemi, uluslararası toplumun desteği ve liderlerin vizyonu, Türkiye’deki süreçte kritik faktörlerin sadece bir kaçıdır.
Kolombiya barış süreci (2016)
Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) ile hükümet arasında yarım yüzyılı aşkın süren bir iç savaş yaşanmıştı. Uzun ve zorlu müzakereler sonucu imzalanan barış anlaşması, FARC’ın silah bırakması, mağdurların tazmin edilmesi ve toprak reformu gibi konuları kapsıyordu. Kapsamlı bir barış anlaşmasının hazırlanması, mağdurların sorunlarının çözülmesi Türkiye’deki barış sürecinde de önemlidir.
İspanya’daki Bask sorunu ve barış süreci
Bask bölgesinde bağımsızlık talebiyle hareket eden ETA örgütü, uzun yıllar boyunca şiddet eylemlerinde bulunmuştu. ETA’nın silah bırakması, hükümetin demokratik reformlar yapması ve Bask bölgesine özerklik verilmesi, barış sürecinin önemli kilometre taşları olmuştu. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, ‘Kayyım’ gibi uygulamalara son verilmesi, bu süreçte önemli adımlar olabilir.
Bu örneklerden çıkarılacak genel dersler:
Taraflar arasında karşılıklı güvenin tesis edilmesi, barış süreçlerinin başarısı için temel şarttır. Süreci yürütecek siyasi iradenin olması ve bu iradenin sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Toplumun farklı kesimlerinin barış sürecine katılımı ve destek vermesi önemlidir. Uluslararası toplumun desteği, sürecin başarılı bir şekilde tamamlanması için büyük önem taşır. Geçmişte yaşanan insan hakları ihlallerinin aydınlatılması ve mağdurların tazmin edilmesi, sürecin sürdürülebilirliği için gereklidir.
Türkiye’deki sürecin başarısı için bu ülkelerdeki deneyimlerden ders çıkararak, özgün bir yol haritası çizmek gerekmektedir. Ancak, her ülkenin siyasi, sosyal ve kültürel yapısı farklı olduğundan, Türkiye’ye özgü çözümler üretmek de büyük önem taşımaktadır.
Türkiye’deki sürecin zorlukları
Türkiye’deki sürecin en büyük zorluklarından biri, günümüze kadar gelen toplumdaki derin kutuplaşmadır. Milliyetçi ve milliyetçi-muhafazakâr kesimlerin, Kürtlerin hak talebini bir ayrılıkçılık olarak görmesi, sürecin önündeki en büyük engeldir. Ayrıca, PKK’nın silahlı yapısının devam etmesi ve güvenlik güçlerinin operasyonlarının aralıklarla sürmesi, sürece yönelik güvensizliği artırmaktadır.
Çözüm önerileri
Türkiye’deki sürecin başarıya ulaşması için aşağıdaki adımların atılması gerekmektedir:
Tarafların karşılıklı güven inşa etmeleri ve toplumsal uzlaşıyı sağlamak için kapsamlı diyalog platformları oluşturulmalıdır. Siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve akademik çevrelerin ortak bir çaba içinde olması gerekmektedir. Geçmişte yaşanan insan hakları ihlallerinin aydınlatılması ve mağdurların tazmin edilmesi için etkili adalet mekanizmaları kurulmalıdır. Kürtlerin kültürel haklarının tanınması ve dil haklarının genişletilmesi, sürecin önemli bir parçasıdır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ekonomik olarak kalkınması, istihdamın artırılması ve sosyal hizmetlerin geliştirilmesi, barış sürecinin sürdürülebilirliği için önemlidir.
Türkiye’de uygulanmaya konulması istenen süreç, hem iç siyaset hem de bölgesel güvenlik açısından büyük önem taşımaktadır. Bu sürecin başarıya ulaşması, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve bölgesel istikrarın sağlanması için elzemdir. Ancak, bu sürecin uzun ve zorlu olacağı unutulmamalıdır. Tarafların sabırlı, yapıcı ve uzlaşmacı bir tutum sergilemeleri gerekmektedir.
Türkiye’nin bu süreçte başarılı olması durumunda Ortadoğu’da önemli bir dönüşümün merkezinde yer alabilecek ve bölgesel bir güç olarak konumunu daha da güçlendirebilir. İşte bu durumun potansiyel sonuçları:
Bölgesel liderlik:
Türkiye, bölgedeki çatışmaları çözmeye aktif olarak katkı sağlayan bir ülke olarak uluslararası arenada daha fazla saygınlık kazanacaktır. Başarılı bir barış süreci, Türkiye’nin Ortadoğu’da siyasi ve ekonomik etkisini artırarak daha geniş bir coğrafyada söz sahibi olmasını sağlayacaktır. Türkiye, bölgesel ve uluslararası diplomasi alanında daha etkin bir rol oynayarak, sorunların çözümünde arabuluculuk yapabilecek ve sürece öncülük edebilecektir.
Ekonomik kalkınma:
Barış ve istikrar ortamı, yabancı yatırımları çekecek ve bölgesel ticaretin canlanmasına katkı sağlayacaktır. Bölgedeki enerji kaynaklarına erişim kolaylaşacak ve Türkiye’nin enerji güvenliği güçlenecektir. Barış ve istikrar, turizm sektörünü canlandırarak ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacaktır.
Güvenlik ve istikrar:
Sınır bölgelerindeki güvenlik sorunları azalacak ve sınır ötesi tehditler ortadan kalkacaktır. Bölgedeki terör örgütlerinin faaliyetleri zayıflatılacak ve Türkiye’nin iç güvenliği güçlenecektir. Barış ortamının tesis edilmesiyle birlikte savunma harcamalarında azalma görülecek ve kaynaklar daha verimli alanlara yönlendirilebilecektir.
İnsan hakları ve demokrasi:
Barış sürecinin bir parçası olarak demokratik kurumların güçlenmesi ve insan haklarının korunması, bölgedeki diğer ülkelere örnek olacaktır. Farklı kültür ve dinlere mensup insanların bir arada yaşamasına imkân tanıyacak bir ortamın oluşması, bölgesel entegrasyonu hızlandıracaktır.
Uluslararası ilişkiler:
Türkiye, Batı ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirerek NATO ve AB gibi uluslararası organizasyonlarda daha etkin bir rol oynayabilecektir. Türkiye, İslam dünyasında liderlik rolünü üstlenerek İslam işbirliğini güçlendirebilecek ve İslam dünyasının sorunlarına çözüm üretmeye katkı sağlayabilecektir.
Türkiye’nin sürecin başarılı olması, hem ülke içinde hem de bölge genelinde önemli dönüşümlere yol açacak, Türkiye’yi Ortadoğu’nun yükselen bir yıldızı haline getirecektir. Ancak bu sürecin başarıya ulaşması için uzun vadeli, kapsamlı ve sürdürülebilir bir çaba gösterilmesi gerekmektedir.
Bu süreçte dikkat edilmesi gereken bazı noktalar:
Barış sürecinde tüm tarafların görüşlerinin alınması ve çözümlerin ortaklaşa üretilmesi önemlidir. Geçmişte yaşanan haksızlıkların giderilmesi ve adaletin tesis edilmesi, barışın kalıcı olması için şarttır. Bölgenin ekonomik olarak kalkınması, istihdamın artırılması ve sosyal hizmetlerin geliştirilmesi, barışın sürdürülebilirliği için önemlidir. Uluslararası toplumun desteği, sürecin başarıya ulaşması için büyük önem taşımaktadır.
Türkiye’nin bu süreçte göstereceği başarı, hem ülkemiz hem de bölgemiz için yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.