Lozan’ın Yüzüncü yılında, Kürtler ikinci bir hezimeti asla kaldıramaz!
Birinci Dünya emperyal paylaşım Savaşında yok olan bir kaç imparatorluktan biri de Osmanlı imparatorluğu oldu. Toprakları, bu savaşın galipleri olan egemenlerin arzu ve çıkarlarına göre işbirlikçileri arasında bölüşülüp paylaşıldı.
Bu paylaşımda en büyük talihsizliği maalesef Kürtler yaşadı. Kürdistan toprakları birkaç anlaşma dizisinin nihayeti olan Lozan Anlaşması (24 Temmuz 1923- İsviçre’nin Lozan şehri) ile 5 Parçaya bölündü. O tarihe kadar Kürdistan toprakları sadece İran ve Osmanlı arasında (1639-Kasr-ı Şirin Antlaşması) ile ikiye bölünmüştü.
Lozan antlaşması ile Kürdistan topraklarının Kafkaslardaki bölümü, bir kısmı Ermenistan ve Azerbaycan’a, bir kısmı da diğer Kafkas ülkelerine bırakıldı. Geride kalan ana gövde ise bir kısmı İran’a, birer kısmı da yeni kurulan üç devletlerden birileri olan Irak’a, Suriye’ye. En büyük kısmı da Türkiye’ye bırakıldı.
Kürdistan coğrafyasının bu geniş toprakları, neden herhangi bir statü verilmeden bu kadar çok fazla parçaya bölüştürüldü?
Bunu üç temel nedene bağlamamız mümkün:
1.Emperyal güçlerin geleceğe dönük planlanmış arzuları ve çıkarları.
2.Kürtlere, her fırsatta din kardeşliği edebiyatı yapan Türk, Arap ve Farsların Kürtlere ve meşru haklarına karşı ikiyüzlü ve riyakâr politikalar üreterek, Topraklarına ve Zenginliklerine göz koyarak, onları ölümcül bir oyuna getirip kandırmaları.
Bunun en somut delili, Kürtlerin kendilerine verdikleri etkin güç ve desteklerine rağmen her biri kendi devlet sistemlerini kurduktan sonra bu sefer ellerindeki devlet gücünü tam bir zorbalıkla kullanarak Kürtleri, meşru haklarından, en temel insani haklarından bile mahrum bırakmaları. Ana dillerini, kültürlerini, bütün meşru değerlerini zorun gücü ile yasaklamak. Pratikte pek çok hile ve kurnazlıkla Kürtleri birbirleri ile çatıştırarak, onları kendi aralarında bir ittifak ve güç birliği yapabilecek bir ruh ve dinamikten uzaklaştırmaları.
3.O dönemin şartlarında Kürtlerin, bu kadar geniş bir toprağı yönetebilecek ortak bir liderlik kadrolarının olmayışı. Ortak bir amaç ve hedef etrafında bir araya gelebilecek milli bir Kürt ittifakının olmayışı.
Kürdistan coğrafyasının bölünen her parçası, 100 yıldır bu bölünmüşlüğün ağır cezasını, yarattığı çok feci dram ve trajedileri çok büyük acılar çekerek ve bedeller ödeyerek çektiler.
Ancak Kürtler, Kürdistan’ın her parçasında karşılarındaki güçlü ordular ve acımasız ırkçı, inkârcı ve imhacı devlet sistemlerine karşı bu bölünmüşlük ve parçalanmışlığı asla kabul etmediler. Her parçada kendi güç ve imkânlarına göre çeşitli Cemiyet, Dernek, Siyasi parti veya silahlı örgütler kurdular. Bu gün hemen her parçada bir veya birkaç muhalif Kürt yapısı halen aktif olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Özellikle Irak, Türkiye, Suriye ve İran’da çok etkin siyasi, kültürel ve de silahlı bir mücadele söz konusu. İran’da 80 yıl önce Mehabat Kürt devleti kuruldu. Bir kaç ay sonra İran ordusu Mehabadı işgal ederek, Devlet başkanı Qazi Muhammed ve arkadaşlarını idam etti. Türkiye’de Şeyx Said, Ağrı isyanı Lideri İhsan Nuri paşa ve arkadaşları, Dersimde Seyit Rıza ve arkadaşları idam edildiler. Buna rağmen bu talebe dair çalışmalar halen farklı isim ve yapılar ile devam etmektedir. Irakta Şeyx Abdüsselam Barzani idam edildi. Kardeşi Molla Mustafa Barzani bayrağı devraldı. Onun mücadelesinin meyvesi olarak 30 yıldır Federal Bir Kürt Hükümeti. Suriye’de Kürtler 10 yıldan fazladır özerk bir yönetim kurma gayreti içinde. Özetle her parçada Kürtler bu meşru hak ve taleplerinden asla vaz geçmiş değiller.
Bu gün Kürdistan coğrafyasının toplamında Kürtler adına resmi ya da gayri resmi olarak farklı yerlerde 300-400 bine yakın silahlı, eğitimli muazzam bir askeri güç var. Kürtler için en önemli mesele bu gücün ortak hedefler ve amaçlar doğrultusunda bir çatı altında bir araya toplanıp, dünya nezdinde uluslararası meşruiyeti olan bir güce dönüşmesidir. Dün Kürtlerin elinde bu güç yoktu.
Bu gün dünyanın irili ufaklı pek çok devleti ve büyük güçleri olan devletleri Kürtlerin uğradıkları haksızlıkları, yaşadıkları sıkıntıları düne göre çok daha iyi anlıyorlar…
Kürtlerin bu gün yaşadıkları sıkıntılar:
1.Bütün sıkıntı, Kürtlerin ellerindeki bu muazzam güç ve imkânlara rağmen ideolojik bazı tanıktılar ve örgütsel, partisel çıkarlar, hesaplar yüzünden, birbirlerine el uzatmamaları. Adalet ve eşitlik temelinde güçlü bir ittifak ve güç birliği oluşturamayışları. Mantık kurallarına göre objektif düşünebilen herkese göre Kürtlerin en büyük sıkıntısı ve hataları bu olsa gerek.
Bu gün politik çıkarlar, ideolojik, dini, mezhebi farklılıklar yüzünden Kürtler, birbirlerine silah sıkacak kadar kendilerini kaybedip, bütün Kürtleri yok etmek için pusuda bekleyen düşmanlarının ekmeğine yağ sürecek duruma düşebiliyorlar maalesef.
- Güçlü dış politika hedeflerini şekillendiren etkin bir lobi faaliyeti ile BM, AB ve dünyanın diğer güçlü kuruluşları nezdinde Kürt milletinin bütün meşru haklarının iadesi ve kazanımı için ses getirici, etkin bir gayret ve çaba içinde olamayışları.
3.Dünyanın her yerine dağılmış güçlü Kürt sermayesinin, Kürdistan’ın bütün parçalarının imarı, alt yapısı, Kürdistan’ın can damarı, en büyük zenginleşme umudu olan tarım ve hayvancılığının gelişmesi, sanayileşmesi, kalkınması ve Kürtlerin bir araya gelebilmeleri için etkin bir çaba içinde olmayışı.
Kürdistan’ın yer üstü ve yer altı kaynaklarının egemenler tarafından sömürülmesi sonucu bu gün Kürt coğrafyasının hemen her parçası acınası bir fakirlik ve sefaletle boğuşuyor.
Bu parçalardaki Kürt nüfus hayatiyetini devam ettirebilmek için ya kalıcı göçmen ya da geçici iş göçü sonucu kültürel asimilasyonun hâkim olduğu ülkeler ve havzalara gitmek zorunda kalıyorlar. Bir iki nesil sonra çocukları hem anadillerini hem kürdi özelliklerini bütünüyle kaybediyorlar. Oysa Kürt sermayesi Kürdistan’ın tüm parçalarına hatırı sayılır bir yatırım yapsa Kürtler asla topraklarını terk etmeyecekler. Barbar bir Asimilasyonun kurbanı olmayacaklardır.
Bu üç durum hem Kürt coğrafyasının parçalı halinin devam etmesine neden oluyor. Hem de Kürtlerin elini düşmanlarına karşı çok zayıf düşürüyor. Dünya kamuoyuna karşı ise haklı davalarına gölge düşürüyor. Dillerinin zayıf düşmesine yol açıyor. Özetle:
Lozan’ın yüzüncü yılında Kürtler, ikinci bir hezimeti asla kaldıramaz!
Bunun yaşanmaması için bütün Kürt yapıları, fertleri, herkes üzerine düşen sorumluluk ve fedakârlığı yapmak zorundadır.
Kürtler, Lozan’ın ikinci yüz yılında, elindeki bunca imkâna ve sahip oldukları 70 milyonluk nüfus gücüne rağmen, birincisinde olduğu gibi tekrar bir hezimet yaşayıp millet olmaktan kaynaklı bütün meşru hakları ve temel insan haklarından dahi mahrum, sömürge hukuku bile olmayan, köleliğe mahkûm bir millet, bir toplum olarak yaşamak istemiyorlarsa:
1.Kürdistan bütün parçaları ile bütün Kürtlerin tek meşru vatanıdır. Bu açık gerçeğe binaen bütün Kürt siyasi ve askeri yapıları, bütün dünyada mevcut milletler için kabul görmüş temel ilkeler, prensipler ve teamüller çerçevesinde ortak Hedef, Amaç ve Çıkarlar ekseninde bir araya gelip ortaklaşa çalışmalara imza atmak zorundalar.
Bu temelde Kürtler birbirlerinin meşru hak ve kazanımlarına saygı göstermek durumundalar. Günümüzde meşruiyetin ana kaynağının bir ayağı meşru milli değerler ise diğer ayağı da en çok, nerede ise bütün dünya ülkelerinin kabul ettikleri Uluslararası kabuller ve teamüllerdir.
2.Kürt ve Kürdistan hukukunun bütün argümanlarının dünyaca kabulü için ve Kürdistan’ı zor ve hilenin gücü ile elinde tutan Kürt düşmanlarının ellerinin zayıflatılıp bu konudaki çaba ve çalışmalarının boşa çıkarılması için Kürtler, dünya çapında güçlü ve ortak lobi faaliyetlerine derhal başlamak zorundalar.
3.Kürt dili, Edebiyatı ve Kültürünün BM-Unesco, AB… Ve dünyanın önemli diğer kurumlarının nezdinde meşru bir kabul ve tanıtımı için. Kürdistan’ın bütün parçalarında Kürt Dili, Edebiyatı, Tarihi ve kültürüne yönelik dayatılan ve uluslararası kurumlarca kültürel soykırım olarak tanımlanan asimilasyon ve inkâr politikalarının durdurulması için. Kürt çocuklarının Anadilleri ile eğitim görebilme haklarını kazanıp, kendi kültürleri ile benliklerini kazanıp yetişebilmeleri için bütün Kürtler, hep birlikte yoğun, etkin bir çaba ve çalışma içine derhal girmeliler.
- Kürdistan’daki maddi ve manevi tarih materyalleri, doğal, kültürel varlıkların envanteri titiz bir çalışma ile ortaya çıkarılıp tescillenmeli ve etkin bir şekilde tanıtılmalı. Kürdistan’daki doğal çeşitlilik, orman rezervi, çevre dengesi ve diğer tabii varlıklar, canlı türlerinin çeşitliliği ivedilikle hem korunma altına alınmalı hem dünyaya tanıtılmalı.
5.Kürdistanın bütün parçaları Kürt sermayesi tarafından büyük bir imar, alt yapı ve kalkınma hamlesine tabi tutulmalı. Böylece Kürtler için hem kendi vatanlarında, hiçbir asimilasyona, inkâr ve dayatmaya maruz kalmadan kendi değerleri ile yaşamlarını sürdürmenin kapısı açılmış olur. Hem de iç ve dış göç baskısının yarattığı handikaplardan temelli kurtulmuş olurlar.
6.Kürtler, Kürdistan’ın “Pir reng û Pir deng, Baxçê Ol û Çand û Bawerîyan” şeklinde tanımlanmış kadim gerçeğinden yola çıkarak Kürdistan’ın çok renkli, çok sesli barışçıl özelliği ile her halanda birbirleri ile karşılıklı işbirliği ve diyaloglar geliştirmek gibi tarihi bir yükümlülük ile yükümlüdürler.
7.Kürtler yaşamın her alanında kendi kurumlarını oluşturarak Eşitlik, Adalet ve hakkaniyet çerçevesinde kendi kendilerini yönetebilmenin yollarını mutlaka öğrenmeliler.
8.Kürtler zamanın ruhunu doğru okuyarak, dünya dengelerini gözeterek bu çerçevede kolektif bir ruh ile dünya devletleri ile bütün Kürtlerin faydası ve yararına olan doğru/pozitif ilişkiler kurup geliştirmek zorundalar…
- Kürtler her parçada sahip oldukları bütün Güç, imkân ve fırsatlarını, Yapılarını Eşitlik, Adalet ve Hakkaniyet çerçevesinde bir araya getirip her alanda ortak hareket etmek zorundalar. Eğer bunu beceremiyorlarsa da, hiç olmazsa birbirlerine karşı, düşmanlarının ellerini güçlendirecek her türlü faaliyetten kaçınmak zorundalar. Çünkü her hangi bir parçada bir Kürt yapısının düşman eliyle çökertilmesi sadece o yapıya kaybettirmez, bütün Kürtler açısından ciddi bir kayba yol açıyor…
10.Kürdistan’ın her parçasındaki yapı veya yapılar bütün çalışmalarını, politikalarını bütün Kürtlerin kazanması ve bir gün bir araya gelecekleri esası üzerinden şekillendirmek durumundadır. Bu temelde büyük bir birlik için şimdiden tedrici olarak siyasi ve Kültürel projeler geliştirmek durumundadır.
Kürdistan’ın şu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalı. Kürt coğrafyası, ister içeriden, ister dışardan çeşitli argümanlarla halka dayatılan tek tipçi, cebri hiçbir Diktacı gücü. Barbar, kaba feodal, halkın bütününe hiçbir faydası dokunmayan Tirancı, gerici yönetim modellerini hiçbir zaman meşru görmedi, bundan böyle de görmeyecektir. Kürdistan’ın kurtuluş şifresi herkes için Hak, Adalet, Eşitlik ve Özgürlük şiarını esas alan, geniş, milli bir mutabakattır…
11.Kürdistan’ın maslahatı gereği, uluslararası meşruiyeti olmayan silahlı güçler kendilerini fesih ederek, Kürt coğrafyasında uluslararası zeminde meşru bir kabulü olan güçlere entegre olmalı. Böylece Kürtlerin düşmanlarının ellerindeki “Terör” argümanları alınmış olur. Haklı ve Meşru Kürdistan hukuku ve Davası “Terör yaftası” ile inkâr edilmekten kurtulmuş olur. Artık bu bahane ile Kürt çocuklarını öldürme hakkını ve gücünü kendilerinde göremezler. Zira uluslararası hukuk nezdinde hesap vermek zorunda kalacaklar…
Kürdistanilik, Kürdewarilik, Yurtseverlik ve ileri görüşlülüğün en somut kriteri fedakarlık, Xwebexşi ve empati yapabilmektir.
Son sözler niyetine…
70 milyon Kürt insanı gibi ben de emininki, Kürtler adına iş yapan bütün Kürt yapıları akıl, izan ve Vicdan çerçevesinde kendilerine çeki düzen verdikleri takdirde, Kürtler Lozan’ın ikinci yüzyılında artık bu makûs talihlerini yenip, kendi topraklarının saygın efendileri, sahipleri olarak hayattaki yerlerini alacaklar. Vefalı Kürdistan toprakları bu müjdeli haberi bekliyor…
Kürtlerin asli sahipleri oldukları Kürdistan’ın her karışında, herkes için insanca bir yaşamın hâkim olduğu aydınlık yarınlarda buluşmak umut ve dileğiyle…