Bazı mucitler kendi yarattıkları icatlarla insanlık tarihine geçti. Hatta bazıları isimleriyle hâlâ hayatımızda olmayı sürdürüyor.
Kendi icatları nedeniyle ölen beş mucit

İcatları Yüzünden Ölen Mucitler
İcatları yüzünden ölen mucitler
Thomas MidgleyThomas Midgley, bilimin endüstriyel uygulamalarına merak salan Amerikalı kimyager ve mühendisti. Hayatı boyunca övülmesine rağmen, kurşunlu benzini ve kloro floro karbon gazını bulması nedeniyle atmosfere en çok zararı dokunan kişi olarak tarihe geçti
Daha sonra kurşun zehirlenmesi ve çocuk felci yüzünden 51 yaşında yatalak olan Midgley kendini yataktan kaldıracak bir düzenek geliştirdi. Fakat 55 yaşında bu düzeneğin makarası tarafından boğularak hayatını kaybetti
Otto LilienthalOtto Liliental, “Planörlerin Kralı” olarak bilinir ve havacılığın öncülerinden sayılır. Kanat çırpan uçak modelleri ve kanatlı planörlerle deneyler yapmıştır. Yazdığı Kitap ve makaleler havacılık alanındaki
Lichterfelde yakınlarındaki yapay bir tepeden, kendisinin tasarımladığı tek ve çift kanatlı planörlerle iki binden çok uçuş gerçekleştirdi. 9 Ağustos 1896’daki bir uçuşunda, planörünün, Almanya’da Rhinow yakınlarında bulunan Stölln’de 17 m yükseklikten düşerek yere çakılması sonucu omurgasını kırdı. Ertesi gün hayatını kaybetti.
Franz ReicheltUçan Terzi olarak tanınan Avusturyalı terzi Franz Reichelt modern bir paraşüt gibi giyeni yavaşça yere doğru indiren bir palto geliştirdi
Giysisini Eyfel kulesinin ilk güvertesinden, 60 metre yükseklikten denedi. Bir izleyici grubu ve kamera ekibinin de bulunduğu deneyde dümdüz aşağı doğru düşerek hayatını kaybetti.
Alexander BogdanovRus fizikçi, filozof, ekonomist, bilim kurgu yazarı ve devrimci olarak tanındı. Kan nakliyle gençleşmek hakkında deneyler yaptı
Lenin’in kız kardeşinin de aralarında bulunduğu pek çok saygın kişiye kan nakli gerçekleştirdi. Sıtma ve tüberküloz geçirmiş bir hastasından kendine kan nakli yapmaya karar verdi. Kısa süre sonra enfeksiyonlar nedeniyle 1928’de hayatını kaybetti.
William BullockWilliam Bullock, 1863 yılında matbaa sanayisinde hızı ve etkinliği nedeniyle devrim olarak karşılanan döner parçalara sahip matbaayı icat etti.
Matbaalarından birini tamir etmeye çalışırken bir ayağını dişlilerden birine kaptırdı. Tıbbi müdahaleye rağmen hayatını kaybetti
Cowper Coles Cowper Phipps ColesKırım savaşında gemiler için dönen bir kule inşa etti. Savaştan sonra icadının patentini aldı ve HMS Captain adını verdiği kendi gemisini yapmaya başladı
Gemisi gereksiz ve tehlikeli birçok modifikasyon içeriyordu. Bunlardan biri de “kasırga güvertesi” denilen ve geminin ağırlık merkezini yükselten eklentiydi. 6 Eylül 1870’te gemisi alabora oldu ve beş yüz mürettebatıyla birlikte hayatını kaybetti
Henry WinstanleyEddystone kayaları üzerinde bulunan ilk deniz fenerini yapan İngiliz deniz feneri mimarı ve mühendisiydi.Eddystone kayaları İngiltere’nin 14 km güneybatısında bulunan kayalıklardır
Winstanley, yaptığı deniz fenerinin sağlamlığını kontrol etmek için bir fırtına sırasında deniz fenerinin içinde bulunmak istedi.
Deniz feneri yıkıldı ve Winstanley yanındaki beş kişiyle birlikte hayatını kaybetti.
John Godfrey ParryJohn Godfrey Parry, Galli bir motor yarışçısı ve mühendisiydi. Her zaman, Malcolm Campbell tarafından elde edilen hız rekorunu kırmak ve bunun için bir yarış arabası geliştirmek istedi
Uzun zincirlerle tekerlekleri motora bağlanan ve birçok modifikasyona sahip, Babs adında bir yarış arabası geliştirdi. 27 Nisan 1926’da Malcolm Campbell’in mevcut hız rekorunu kırdı ve ertesi gün bu rekoru saatte 170 mile çıkardı. Bu rekor Malcolm Campbell tarafından 1927’de tekrar kırıldı. Malcolm tarafından kırılan rekoru geçmek isterken zincirlerinden birinin kopması ve boynuna çarpması nedeniyle hayatını kaybetti
Marie CurieMarie Curie, radyoaktivite teorisi ve radyoaktif izotopların yalıtımıyla birlikte içlerinde radyum ve polonyum bulunan bilinmeyen birçok elementi bulmasıyla ünlenen Polonya asıllı Fransız fizikçi ve kimyagerdir. 1903 yılında Nobel ödülünü kocası Pierre ile birlikte kazandı
1934 yılında Fransa’nın Savoy kentinde kan kanserinden öldü. Hastalığı, aşırı dozda radyasyona maruz kalmasına bağlandı. Bu yüzden ona “bilim için ölen kadın.” denildi.
O zamanlarda tuttuğu not defterleri o kadar radyasyona maruz kalmıştır ki, bugün bile o defterler radyoaktif koruma altında incelenebilmektedir
Karel SoucekKanadalı profesyonel bir dublör olan Karel Soucek Niagara Şelalesi’nden aşağı atlamasını sağlayacak modifiye edilmiş bir varil geliştirdi.
Niagara şelalesinden atladıktan sonra ufak birkaç kanamayla hayatta kaldı
1985 yılında Teksas’ta Houston Astrodome adındaki özel olarak yapılmış 180 fit yüksekliğindeki şelaleden yapacağı atlayışı finanse etmesi için bir şirketi ikna etti. Maalesef atlayış başarısızla sonuçlandı ve Karel Soucek havuzun merkezi yerine kenarına çarptı. Kapsül parçalara ayrıldı ve Karel Soucek hayatını kaybetti.

Samuel Morse’un bulduğu Mors alfabesinden Louis Pasteur’ün pastörizasyonuna, Candido Jacuzzi’nin jakuzisinden Ernő Rubik’in Rubik Küpüne kadar pek çok şey hâlâ mucitlerinin isimleriyle anılıyor.
Mikhail Kalashnikov’un AK-47 tüfeği, Adolphe Sax’ın saksafonu, 4. Sandviç Kontu’nun sandviçi ile bu liste daha da uzuyor.
İcatlarını her gün kullandığımız ama isimlerini çok az kişinin hatırladığı mucitler de var.
Örneğin konserve açacağını insanlığa kazandıran Robert Yates; düz tabanlı kağıt torbayı yaratan Margaret Knight ve trafik lambasını icat eden Garrett Augustus Morgan.
Ölümleri kendi icatlarıyla gelen mucitler ise o kadar şanslı değil.
İşte onlardan bazıları.
Gökyüzünden düşmek
Kuşlar gibi uçabilmek insanlığın hep hayali oldu.
Yunan mitolojisinde Daedalus, kendi yarattığı Girit labirentinden kaçmak için tüy ve balmumundan yapılmış kanatları kendi sırtına ve oğlu İkarus’unkilere taktı.
Ancak İkarus, güneşe fazla yaklaşınca kanatları parçalandı ve denize düşerek öldü.
Yer çekiminin kurban aldığı tek kişi İkarus değildi.
İngiliz suluboya ressamı Robert Cocking, tarihte paraşütle atlama kazasında ölen ilk kişi oldu.

1785 yılında ünlü Fransız mucit Jean-Pierre Blanchard ilk modern paraşüt atlayışını gerçekleştirdi.
Yarım yüzyıl sonra Cocking, bu mekanizmayı geliştirebileceğini düşündü ve yıllar boyunca yeni bir tasarım üzerinde çalıştı.
24 Temmuz 1834’te, Londra’da ünlü Royal Nassau balonundan sarkarak kendi geliştirdiği paraşütü denemek istedi.
Greenwich’teki iniş alanına ulaştığında artık 1.500 metre yükseklikteydi ve güneş batmaya başlamıştı.
Balonu bırakmanın zamanı gelmişti. Öyle de yaptı.
Bir an için her şey yolunda gidiyor gibiydi. Ama aniden paraşütün kumaşı ters döndü.
Cocking yere çakılarak hayatını kaybetti.
Tasarımında paraşütün ağırlığını hesaba katmayı unutmuştu.

Yaklaşık 80 yıl sonra, bir Fransız terzi de aynı kaderi paylaştı.
Franz Reichelt’in düşüşü de en az Cocking’inki kadar konuşuldu.
Ancak Reichelt’inki sadece ressamlar tarafından değil, fotoğrafçılar ve bir film ekibi tarafından da kaydedilmişti.
Terzi, pilotlar için uçaktan çıkmaları gerektiğinde genişleyerek paraşüte dönüşecek bir giysi tasarlamak istiyordu.
Giysinin ipekten yapılmış katlanır kanatları vardı.
İlk tasarımlar, Paris’teki binasından fırlatılan mankenlerle yapılan testlerde umut verici sonuçlar verdi.
Ancak bu kanatlar kolayca taşınamıyordu, Reichelt bu nedenle tasarımını değiştirdi.
Mankenlere giydirdiği paraşütlerinin düzgün bir şekilde açılması ve düşüşü durdurması adına yeterli hızı kazanabilmeleri için daha yüksek bir fırlatma alanı aradı.
Eyfel Kulesi bunun için ideal bir yerdi. Kulenin birinci katı yerden 57 metre yükseklikteydi.
Test için izin aldı ve 4 Şubat 1912’de basını çağırdı.
O gün geldiğinde ise kimsenin beklemediği bir duyuru yaptı: Bir mankeni değil, kendisini fırlatacaktı.
Polis, terziyi böyle bir atlayış için yetkisi olmadığı konusunda uyardı. Etrafındaki arkadaşları da onu vazgeçirmeye çalıştı. Ama tüm çabalar nafileydi. Fransız terzi atladı.
Paraşüt tam olarak açılmadı ve Reichelt kalabalık bir seyirci topluluğunun önünde öldü.
Akıntıya karşı yolculuk
Henry Winstanley, mekanik ve hidrolik mekanizmalara hayranlık duyan İngiliz ressam ve gravürcüydü.
Çalışmaları tekneler üzerinde yoğunlaşıyordu.
Yaptığı iki tekne İngiltere’nin güneybatı kıyısındaki Eddystone kayalıklarında battı.
Winstanley bu bölgenin yüzyıllar boyunca gemi kazalarına neden olması ve birçok denizcinin hayatına mal olmasıyla ünlü olduğunu fark etti.
Bir şeyler yapması gerekiyordu.

Açık denizde kayalıklar üzerine bir deniz feneri inşa etmek için bazı planlar hazırladı.
Ancak yetkilileri ikna etmekte güçlük çekti: Gelgit sırasında kayalıkların suyla kaplanması bir yana, daha önce açık denizlerde hiç deniz feneri inşa edilmemişti.
Çalışmalar 1696’da başladı, ancak Winstanley Fransız korsanlar tarafından kaçırıldı.
Serbest bırakılır bırakılmaz işe geri döndü ve 1698’de 27 metrelik kulede 60 mum yaktı.
Kuvvetli rüzgârlarda fenerin gıcırdadığını ve dalgalar çok büyük olduğunda da görülemediğini anlayınca yapıyı yeniden tasarladı. Duvarları güçlendirdi ve yüksekliğini 40 metreye çıkardı.
Tarihin açık denizlerdeki ilk deniz feneri olan icadının güvenliğinden memnun olan Winstanley, “tüm zamanların en büyük fırtınası” olarak tanımlanan bir doğa olayı sırasında orada bir gece geçireceğini açıkladı.

1703 yılında bu bölgede kaydedilen en şiddetli fırtına meydana gelmiş, saatte 190 kilometreye ulaşan rüzgarlar denizde ve karada yaklaşık 15 bin kişinin ölümüne neden olmuştu.
Winstanley ise deniz fenerinin testi geçip geçmediğini görmeyi iple çekiyordu. 27 Kasım günü rüzgârlar bunu yapmasına yetecek kadar dindi.
Feneri ayakta görünce büyülenen Winstanley, arkadaşlarına geceyi orada geçireceğini söyledi ve sabah kendisini almaya gelmelerini istedi. Ancak arkadaşları onu bir daha hiç görmediler.
Kayıtlara göre o gece rüzgar deniz fenerinin ve mucidinin tüm izlerini silip süpürdü.
Ama Winstanley’in çalışmaları boşa gitmedi.
Deniz fenerinin çalışır olduğu beş yıl boyunca bölgede hiçbir gemi enkazı olmadı. Bunun böylesine tehlikeli bir yerde olağanüstü bir başarı olduğu söylendi.
Bu nedenle bugün Eddystone kayalıklarında hala bir deniz feneri bulunuyor.
Fırtına ve şimşek
1745’te icat edilen ve ilk ilkel kondansatör olma özelliği taşıyan Leyden Kavanozu veya diğer adıyla Leyden şişesi, elektrik üzerine çalışan bilim insanlarının iştahlarını kabarttı.
Elektrik konusunda öncü çalışmalar yapan Alman-Baltık kökenli Rus fizikçi Georg Wilhelm Richmann da bu meraklılardan biriydi.
Benjamin Franklin 1752’de yıldırımın elektriksel bir olgu olduğunu ve bir deneyle bunun kanıtlanabileceğini söylediğinde, Richmann da bunu yapmak istedi.
Böylece icat ettiği bir elektrometreyle atmosferik elektriğin yoğunluğunu ölçebilecekti.
Linda Hall Kütüphanesi’nde yer alan bir makale, Richmann’ın evine tavandaki bir kabloya bağlı demir bir çubuk yerleştirdiğini ve elektrometresini de bu çubuğa monte ettiğini anlatıyor.

6 Ağustos 1753’te bir fırtına patlak verdi ve Richmann Rus Bilimler Akademisi’nden evine doğru koştu. Akademi’nin gravürcüsünü de yanına aldı, amacı deneyi kayda almaktı.
Richmann elektrometresine göz kulak olurken, gravürcü küçük bir yıldırım topunun çubuktan Richmann’ın alnına sıçradığını ve onu yere düşürdüğünü gördü.
Sonra bir patlama oldu ve alevler yayılmaya başladı.
Richmann bir elektrik araştırmasının ilk ölümcül kurbanıydı.
İngiliz bilim insanı Joseph Priestley 1767’de “Her elektrikçiye Richmann kadar görkemli bir ölüm nasip olmaz” diye yazdı.
Tekmeyle gelen ölüm
19. yüzyıl yayıncılık tarihi için önemli bir dönüme sahip.
Giderek artan talebin karşılanması için mevcut elektrikli baskı makinelerinin gelişimine ihtiyaç duyuluyordu.
1860’larda Amerikalı William Bullock baskı endüstrisinde devrim yaşanmasına yardımcı oldu.
Birkaç önemli teknik sorunu çözen Bullock, döner baskı makinesini icat etti.
Bullock’un makinesi, büyük ve kesintisiz kağıt rulolarının makaralar aracılığıyla otomatik olarak beslenmesine olanak tanıyordu. Önceki sistemler ise emeğin yoğun olduğu elle beslenen makinelerden oluşuyordu.
Buna ek olarak Bullock’un makinesi kendini otomatik olarak ayarlıyor, her iki tarafa da baskı yapıyor, kağıdı katlıyor ve sayfaları doğru ve hızlı bir şekilde kesiyordu.
Ancak Nisan 1867’de, Philadelphia Public Ledger gazetesi için kurulmakta olan yeni baskı makinelerinden birinde ayarlamalar yaparken bir kayış kasnaktan çıktı.
William Bullock döner makineyi kapatmak yerine, eski bir geleneğe başvurdu ve makineyi tekmeleyerek çalıştırmayı tercih etti.
Bacağı mekanizmaya sıkıştı. Etrafındakiler onu kurtarmayı başarsalar da kangren oldu ve bacağının kesilmesi için yapılan ameliyat sırasında öldü.
1964 yılında, üzerinde “Döner baskı makinesinin icadı (1863) modern gazeteyi mümkün kıldı” yazan bir plaketle onurlandırıldı