1. Haberler
  2. Genel
  3. İslam Birliğinin Önündeki İki Engel: Amerikancı İslam ve Radikal Müslümanlar

İslam Birliğinin Önündeki İki Engel: Amerikancı İslam ve Radikal Müslümanlar

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Özlü Söz: “Allah’ın izniyle İslam Birliği mutlaka kurulacaktır. Dünyanın bugünkü gidişatı karşısında bu bir tercih değil, zorunluluktur.” (Prof. Dr. Necmeddin Erbakan)

Ne acı bir gerçeğimizdir ki bugün mevcut Müslümanların gündeminde İslam’ın en önemli meselesi olan hilafet müessesesinin yeniden tesisi için bir adım atma yoktur. Allah’ın Nisa Suresi 59. âyetinde itaatine, ona itaatin farz olunduğunu beyan buyurmasına rağmen…

Müslümanların kendi değerlerini koruyamama ve İslam düşmanlarının hiç boş durmaması neticesinde elindeki bütün değerleri kaybeden gafletteki Müslümanlar bugün bunları yeniden elde edebilecek bir güç ve çaba içinde de değildirler. Bu değerleri onların ellerinden alan güç onların yeniden bir siyasal güç haline gelebilmeleri için hiçbir fırsatı bile vermemektedir.

Ellerindeki Kuran’ı okuyan ve bundan sloganik ayetleri bulup her gösteri ve mitinglerde haykıran Müslümanların bu davranışı elbette ki batılı güç odakları ve mahfillerinde takip edilmekte. Bunların nasıl durdurulacağı hangi durum ve alanlara çekilecekleri kapalı kapılar ardında projelendirilmektedir. Ve bu projelendirme Müslümanları terörist gibi gösterme olarak hayata geçirildi.

Uzun yıllardır Müslümanların yeniden siyaset sahnesine çıkmamaları için proje üreten batılı güç odakları iki unsuru netleştirdiler. Bunlardan birincisi Amerika organizeli yeni bir İslami anlayış ve ikincisi de Kuranı sloganik ayetlerle anladıklarını zannedip radikalleşen gençleri nasıl ve kimlerle motive edip bunları lehlerine kullanma projesi…

Geldiğimiz noktada bu iki önemli konuda İslam coğrafyasında bunu net bir biçimde başarmış görünmektedirler. Başarılı olmalarının en büyük sebebi de hilafet müessesesinin kaldırılmasından sonra yetişen nesillerin İslami bir eğitim ve öğretimden yoksun bırakılmalarıdır. Birde mezhebi görüş ayrılıklarının ileri boyutlara taşınarak bunu kendi emelleri doğrultunda kullanmaları…

Hilafetin kaldırılması ile sınırların çizilmesi neticesinde oluşan ve bugüne kadar gelen mevcut durum tamamen emperyalist güçlerin gözetiminde gelişti. İslam’ın öz yönetim biçimi yerine batılı bir devlet anlayışının sistemleştirilmesi Müslümanları devletin işleyiş tarzı ile batılılaştırmıştır. Bu yapıya ilk adımın atıldığı günden bu yana Müslümanlar öz değerlerinden kopmuş ve ellerinde olan bütün değerlerini bir bir kaybetmişlerdir.

Allahı’n koruması altındaki Kuran günümüz Müslümanlarının elinde olması hesabıyla bu değerlerin kaybedilmesi neticesinde bunun savaşımını veren gayretli çalışmalar olmasına rağmen her türlü tedbiri alan emperyalist güç odakları bu konuda hiç taviz vermemektedirler. Tam aksine onları kendi saflarına çekmek ve İslami anlayışlarını daha da dünyevileştirmek ve devamını sağlamak adına her türlü adımı atmaktadırlar.

Gelinen noktada mevcut durum neticesinde Müslümanların birlik içinde olmadığı gerçeğinin yanı sıra mezhebi ve farklı alanlardaki düşünce yapıları ile düşman olmaları işin başka bir vahim boyutudur…

Batının en büyük oyunu, dünyevileşmelerini sağladıkları Müslümanların bir birlik içinde olmamaları üzerine projeler üretmek ve bu projeler sayesinde İslami konularda farklı görüş ayrılıklarını körükleyerek Müslümanların geleceğini kendi gelecekleri adına absorbe etmektir.

F. Gülen ve benzeri gibi kişileri bir proje olarak örgütleyip yıllarca İslami eğitim ve öğretimden yoksun kalan Müslümanları onların etrafına toplatıp inandıran batı, İslam’ı kendi anlayışı ile onlara empoze edip Kuran ve Sünnet dışında bir İslami anlayışı hedeflemiş ve bunu empoze etmiştir.

Batı emperyalizmi Müslümanların Kuran ve Sünnet kaynaklı bir sistem kurduklarında onların sömürü ve zulümleri sona erecek ve İsrail gibi bir vahşi terör oluşumu tarihe gömülecektir. Bunun için Müslümanların mutlaka temel dini anlayışlarında makas değiştirmeleri gerektiği üzerinde çok duruldu. Bu değişim dini simge olarak kabul edip dünyevileşmekle ancak elde edilebilirdi ve bunun için batı her projeyi devreye soktu ve başardı.

İslam dünyasındaki bir takım İslami hareketler neticesinde batı tipi siyasi oluşumun İslam ile bağdaşmadığını ve bunun Kuranî deyimle Tağuti sistemin siyaseti olduğunu söyleyenlerin açtığı kapıdan radikal Müslüman tipler yetişti. Bunlar içinde bulunduğu sistemi küfür sayıp onların hiçbir siyasi oluşumuna teslim olmayacak bir çizgi izlemeleri batı tarafından çok dikkatlice izlendi. Tek taraflı bir anlayışla siyaset terk edildi ve hep küfrün siyaseti olarak algılandı. Oysa siyasetin vahyin hükümlerinin icra edildiği bir sisteminde olduğu üzerinde durulması gerekirdi ki bu hiç önemsenmedi…

Vahhabi anlayışı ile zirve yapan radikal İslamcılık Afganistan, Çeçenya ve diğer savaş alanlarında kendisini gösterdi. Özellikle Çeçenistan ve Afganistan’da Ruslara karşı ABD radikal vahhabi güçleri destekleyerek sanki Müslümanların tek destekçisi onlarmış gibi bir izlenim verdi.

Radikal düşünceye sahip Müslümanların haritası çizildiğinde artık sahneye sürülmeleri için karar verildiğinde IŞİD ve benzeri örgütlerle bunu gerçek bir konuma soktular. Radikal bir vahhabi zihniyet sahibi Suudi rejimini de dost, müttefik ve koruma kalkanı olarak onları bu cihetle yanlarına çektiler.

Batı emperyalizminin karşısında bir tek siyasal güç İran İslam Cumhuriyeti vardı ve batılı güç odakları radikal ve seküler sözde İslami yönetimlerini de yanlarına çekerek İran’ı hedef tahtasına oturttular. Yanlarına çekmek istedikleri bir rejim daha vardı o da Suriye’ydi. Suriye batı emperyalizmine ret cevabın verdiklerinde başına neler getirdiklerini hep birlikte gördük. Ve ne yazık ki Suriye’nin başına ne getirildiyse İslam dünyasından gerekli bir karşı cevap gelmeyince batı emperyalizmi hedefine ulaşmış oluyordu.

Bugün İslam dünyasında radikal İslamcılar, Amerikancı İslam’ın siyasi peşinden koştuğu ve bunu yaparken entelektüel yapılarıyla bunu çok ciddi anlamda savunmasını da yaptıklarına şahit oluyoruz. Amerikancı İslam’ın hayat bulduğu Suudi rejiminin yanı sıra Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Mısır gibi işbirlikçi rejimler Allahın razı olduğu İslam’dan koparak batıya köle olmuş konumdadırlar.

Radikal İslamcıların birer terörist olarak lanse edildiği ve örgütler olarak sahneye sürülüp bunların eliyle katliamlar yapıldığı gerçeği karşısında İslam Birliğini kurmak bu engelleri aşmaktan geçmez mi?

Erbakan Hoca’nın yıllarca emek verdiği ve bu konuda adımlar attığı İslam Birliği projesi ne zaman fark edildiyse kendisi siyaset sahnesinden indirildi ve yerine bu projeyi gömen hiç ağızlarına almayacak siyasilerin sahneye sürülmesi batı emperyalizminin İslam Birliği projesine karşı ne kadar hassas bir konumda olduklarını bize göstermiş oldu.

İslam coğrafyasında hâkim olan güç ne yazık ki batılı emperyalist güçlerdir ve bu güçler istedikleri zaman lehlerine olan her adımı hiç kimseye sorma gereği duymadan atmaktadırlar.

Batı emperyalizmine dur diyecek ve onların zulmüne son verecek tek güç İslam Birliğinin gücüdür. Bu gücün harekete geçmesi için mutlaka Müslümanların siyasal konuda gelişmesi ve İslam Birliği projesine inanması gerekir.

İslam Birliği projesine destek ve gönül verenlere selam olsun…

İslam Birliğinin Önündeki İki Engel: Amerikancı İslam ve Radikal Müslümanlar
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

H24 Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin