
.
.Yaşam insanla başlar; sonra aileleri ve toplumları oluşturur.
Hayatın istek ve talepleri doğrultusunda insanlık buluşlar geliştirmiş, iyilikler ve kötülükler yapmıştır.
Yaratıcımız da toplumlara yol gösterici elçilerini göndermiştir.
Kimi topluluklar bu elçilere uymuş, kimi ise onları katletmiştir.
Bizler, Nuh Aleyhisselam’ın Cudi’sinin eteklerinden, Mezopotamya havzasının ve dünyanın göz bebeği olan bir coğrafyada yaşamış kadim toplumların torunlarıyız.
Toplumumuz, Âdem’den Nuh’a, Yunus’tan Yusuf’a, İbrahim’den Mesih İsa’ya sonra son elçi kutlu nebinin Medine vesikası örneğindeki gibi binlerce yılın çeşitliliğini ve renkliliğini barındıran bir yapıya sahiptir.
Bu coğrafyada binlerce yıl insanlığa bilim ve ahlak öğretmiş, zaman zaman işgaller ve yıkımlara uğramış, ancak her defasında yeniden ayağa kalkmıştır.
Aşkların efsaneleştiği, divanların yazıldığı, Agît’lerin,Mêrxas’ların,şêrlerîn yurdu olan bu toprakların güzel insanları her zaman tarihin bir parçası olmuştur.
Biz de TEKSAM olarak, Cudi’den tufana, tufandan selamete uzanan bir geçmişin mirasçıları olarak, Mezopotamya’nın yeniden bir “gemi ehli” gibi kadim kültürümüze, insanlık değerlerimize ve inançlarımıza sahip çıkmak zorundayız.
Günümüz dünyasında ifsad (ahlaki çöküş), işgaller, yıkılan aileler, denizlerde ölen Aylan el-Kurdî ve Koçber olan, sömürülen kadınlar ve katledilen insanlık ne yazık ki bizim coğrafyamızda yaşanmaktadır.
Bizler, bu topraklarda medeniyetin ve kadimliğin temsilcileri olarak, Timur’dan İskender’e, Selçuklu’dan Osmanlı’ya kadar birçok döneme ev sahipliği yaptık.
Tarihte insanlık derslerini asırlara öğreten bir topluluk olduk.
Ancak bu insanlık ve güzelliği istemeyen iblis ruhlu kişiler, coğrafyamıza şer ve fitne tohumları ekmektedir.
Bizler ise iyilikten ve bilgelikten beslenen bir medeniyetin evlatları olarak, yeniden özümüze ve köklerimize dönmek; bilgi birikimimizi toplumumuz adına kullanmak için bir araya geldik.
Toplumumuzun ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarını analiz ederek çözüm yolları üretmek için çalışıyoruz.
Çünkü ailelerin yıkıldığı, ülkelerin işgal edildiği bir dünyada seyirci kalamayız.
Kem gözlerden ailemizi, çocuklarımızı, kadınlarımızı, ekonomimizi ve kültürümüzü korumak zorundayız.
Dinlerin ve dillerin birlikte binlerce yıl yaşadığı bu coğrafyanın güzelliğini bugün yeniden canlandırabiliriz.
Farklılıklarımız zenginliğimizdir ve bu zenginlikle insanlığa hizmet edebiliriz.
Kötülüklere karşı fren, güzelliklere ve hayırlara ise bir motor olacağız.
Savaş değil barış, baskı ve zulüm değil adalet; insanca bir yaşam hakkını savunuyoruz.
İfsad yerine ihyayı, yıkım yerine güzellikleri yaşatmayı hedefliyoruz.
Adil, yaşanabilir bir dünya idealiyle, birikim ve deneyimlerimizle tarihten gelen rol modellerimizi rehber alarak yeniden bir gelecek inşa edeceğiz.
İstihdam ve ekonomik dayanışmayla bölgesel kalkınmalar gerçekleştirebiliriz.
Kültürel zenginliklerimizi ve bilge kişilerin bize sunduğu reçetelerle toplumumuzun yaralarını tedavi edeceğiz.
Köhnemiş fikirlerin dayatmalarına inat, kendi gastronomimize, sanatımıza, mimarimize ve edebiyatımıza sahip çıkacağız.
Feqîyê Teyran gibi hümanist, Melayê Cizîrî gibi I nura adanmış, Ebû’l-İs el cezeri gibi şehrin bilgesi olacağız.
Zalimlerden değil, insanlığa iyilik getirenlerden olacağız.
Çünkü zalimler, genetik olarak sorunlu toplumlardır; iyilik yerine eziyeti, hak yerine inkârı, özgürlük yerine köleliği bizlere reva görürler.
Yüzyıllardır zalimlerin diktatörlükleri dünyada egemen oldu ve bizler köklerimize, inancımıza ve tarihimize sarılarak insanlığa medeniyetimizi sunabiliriz.
TEKSAM, bir düşünce merkezi olarak, ihtiyaç duyulan her konuda uzman, birikimli ve tecrübeli kadrolarıyla artık İstanbul Üniversitesi başta olmak üzere birçok fakülte, vakıf ve sivil toplum kuruluşuyla proje çalışmaları yürütmektedir.
Sempozyumlar, çalıştaylar, kültürel tanıtımlar; gençlik, kadın, bağımlılık, sanat,spor ve gastronomi festivalleri gibi etkinliklerin planlamalarını yapmıştır.
Sizleri de projelerinizle ve ilgi duyduğunuz alanlarla TEKSAM’ın her biriminde görmekten mutluluk duyarız.
.
