H24 Makale / Sedat DOĞAN
“Aynı şeyleri sürekli tekrarlayıp,bundan farklı sonuçlar beklemek deliliktir.”
Rita Mae Brown.
Son günlerdeTürkiyenin Devlet ve hükümeti katında,üstü kapalı da olsa, yine Kürt Meselesinin Çözümü ve Kürtlerle yeniden bir “Kardeşlik Hikayesi”nden söz ediliyor. Ama Kürt milleti bunu ne kadar samimi buluyor…?
Bu yazımızda bunu işlemeye çalışacağız…Konuya girmeden önce yukarıda Amerikalı Yazar Rita Mae Brovn’un çok çarpıcı bir sözüne dikkat çekmek istedim.Bu söz,sanki sırf bu mesele için dile getirilmiş, ama çok mülahim bir tarzda.Zira bu kadar canhıraş bir çaba ile sürekli tekrarlanıp duran ama her seferinde sonuçsuz kalan bir pratiği,bu coğrafyadan birileri ele alsa idi ,bu kadar mülahim bir sonuca bağlamazdı.Büyük bir ihtimal ile çok daha kaba ve aşağılayıcı nitelemeler ile dolu bir tanımlama yapardı. En hafifinden,Beyinsizlik,Körlük, Ahmaklık ve Xaînlik gibi kavramlar havada uçuşurdu…
Çünkü,iç çeperindeki yaşam tam 100 yıldır bir Cehenneme dönüşmüş şu Ortadoğu bataklığında,en çok konuşulan,yazılıp çizilen mesele, her halde Kürt ve Kürdistan meselesidir,dersek bir abartı yapmış olmayız sanırım. Dünyada bu mesele ne kadar konuşuluyor,onu pek bilemiyoruz,çünkü elimizde net bir veri yok.
Bu 100 yıl zarfında Kürtler,küçükleri hariç, 29 (*) defa ismi kayıtlara geçen büyük isyanlara kalkışmışlar.Acaba neden? Kürtler çok mu deli bir millet ki,yerinde hiç durmuyor,hep isyana kalkışıyor?
100 yılı geride bırakan bu isyanlarda,kaç yüzbin kürd öldürülmüş,kaç milyonu yaralanmış,kaç milyonu hapis ve sürgün ile cezalandırılmış? Kaç milyonu zorla yerinden,yurdundan sürülmüş? Kaç bin kürd yerleşim birimi yakılmış,yıkılmış, zorla boşaltılmış?
Bu anaforda Kürdistan coğrafyası, rakamsal olarak ne kadarlık bir ekonomik yıkım ve talana uğramış? Bu yüzden Kürtler ne kadar fakirleştirilmiş? Kaç milyon Kürd çocuğu zorbalık ve hilenin gücü ile Asimilasyona uğratılmış ve özlerinden kopartılıp uzaklaştırılmış? Kürt sosyolojisi ve toplumsal psikolojisi nasıl bir deformasyona uğramış? Doğrusu elimizde çok net rakamlar yok. Zira Kürd ve Kürdistan meselesine dair hemen hemen bütün rakamlar hep afakidır,yuvarlaktır.Kesin değildir.Çünkü bu meseleye dair hemen her şey yasak kapsamındadır.Ama buna rağmen, bazı tahminlerimiz vardır…
Zira bu mesele hakkında doğruları,hakikati örtbas etmek,suyu bulandırmak için akla hayale gelemeyecek kadar bir çokluk ve yoğunlukta hep konuşulur,yazılır,çizilir. Görsel,Sesli ve Basılı medyada çok büyük rakamlı bütçelerle yoğun bir yayın yapılır. Burada temel amaç, bu meseledeki hak ve hakîkati ortadan kaldırmak.Başka bir deyim ile Kürtlerin, Kürd ve Kürdistana dair bütün insani, sosyo politik,siyasi ve kültürel taleplerinin önünü kesip,üstünü örtmek.Kürtleri özlerinden kopartmak.Sırf bunun için Kürt muhayilesi çok farklı araç ve argumanlar ile hiç durmadan yoğun bir negatif propaganda bombardımanına tabi tutulur.
Yukarıda sözü edilen 29 isyan ve tahribata,yaşanan bunca katliam ve zulümlere rağmen,ikide bir ısıtılıp artık mide bulandırıp bünyeye zarar veren bir kardeşlik pilavına rağmen ortaya somut bir Kürd/Kürdistan tanımı ve Kürtlerin haklarının ne olduğu ve bu haklara dair adil,insanî,vicdani bir çözümün ne olduğu ve Kürtlerin ourunu kurtaracak uygulana bilinir bir proje ortaya çıkmıyor.Çıkamıyor.
Bu nedenle Kürt Siyaseti hem örgütsel,hem ortak fikir ve tahayül anlamında param parça edilmiş.Bütün kesimler birbirleri ile kavgalı bir hale getirilmiş.Her kafadan bir ses çıkıyor.Bu yüzden Kürt ve Kürdistan hukukunu bütüncül bir ruh ile masada hakkı ile müzakere edebilecek dirayette,Öngörülü bir Kürt Siyasi topluluktan söz etmek malesef şimdilik zor görünüyor.
Oysa Kürt meselesini ve çözümünü,Kürtlere insanca bir yaşamın kapılarını doğru ve dürüst bir şekilde aralamak ve anlayabilmek için o kadar da uzun okumalara hiç gerek yoktur.Bunun için ne dinazor’laşan türk/kürt/arap/fars solcularını,ne de hem dinazor’laşan hem de artık çağların gerisine düşmüş çeşitli ırkçılıklar ve daha pek çok arızalar ile malul türk/kürt/arap/fars islamcıları okumaya hiç mi hiç gerek yoktur,kanaatımce.
Çünkü bu meselenin doğru anlaşılması için Melekeleri düzgün çalışan temiz bir vicdana,köşeli olmayan bir akla ve başkalarının hal ve konumunu kendininki ile mukayese edebilecek kadar empati kültürü gelişmiş, dürüst bir ahlaka sahip olmak yeter ve artar bile.Ve bu insanın mutlaka Kürt olması da gerekmiyor.Söz konusu üç kritere sahip bir insan,etrafına basit bir kaç soru sorarak,bu meseleyi çok net olarak ortaya koyabilir.O sorular şunlardır:
1.Günümüzün 7 milyarlık nüfusu olan dünyasında,neden yönetim tarzları farklı olan 220 küsur Milli devlet var? Ve her geçen gün bunlara neden yenileri ekleniyor? Bu devlet olgusuna neden ihtiyaç duyuluyor?
2.Günümüzün 1,5 milyarlık nüfusu olan İslam dünyasında ve Kürtlerin dünyasında sürekli “Tek Ümmet-Tek Devlet-Bütün müslümanlar kardeştir” formu sürekli idealize edilirken, neden bu dünyada bugün 50-60 civarı ayrı milli devlet var?
Ve bu devletler neden çok ağır bir militarizm ve zorun gücü ile varlık ve hükümranlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar?
Bu müslüman dünyanın tam merkezinde nüfusları bu gün 60-70 milyon civarı olup bu nüfusun çoğunluğu da Müslüman olan Kürtlerin toprakları, neden 5-6 parçaya bölüştürülmüş durumda?
Kürtlerin vatanları ve toprakları üzerinde hükümranlık süren devletlerin 4-5 tanesi neden Kürtlere, sürekli müslüman din kardeşiyiz,diyen sözüm ona müslüman devletlerdir?
Bu müslüman devletler alfabetik sıraya göre Azerbaycan,Irak,İran,Suriye,Türkiyedir. Müslüman olmayanlar ise Rusya,Ermenistan.Parçaların büyüklüğüne göre ise bu sıralama tam tersi bir durumda.
Kürtler,kendi topraklarındaki bu müslüman devletlerin yönetimleri altında neden en barbar katliamlara,talanlara,göçlere,tecavüzlere,hapis ve sürgünlere ve en ağır hak gasplarına maruz kalıyorlar?
En temel insan haklarından bile mahrum bir hayata mahkumlar?
Allah’ın evi olan Cami-Mizgeftlerde bile Anadillerini hayatlarına aktaramıyorlar?
Xutbe ve Vaazlarını Kürtçe yapamıyorlar? Kürdistanın her parçasında Kürtlerin bütün coğrafi ve Yerleşim Yerlerinin Kürtçe isimleri, Devlet zorbalığı ile Türkçe,Farsça veya Arapça ile değiştirilmiş.Neden?
Müslümanlar/müslüman idareciler, din kardeşlerine bunları yapar mı? Yapabilirler mi?
Bütün müslümanların ortak kitabı olan Kurân-ı Kerimde bu cürümlerin hoş görülür bir yanı var mıdır? Allahın sözleri olan o kitapta,bütün bu utanç verici cürümleri yapanlara ne ad verilir? Onlara hangi cezaları ön görür?
Peki bu en açık gözü bile körelten uç çelişkileri, hangi ultra sol ya da İslamcı teori,normal bir akıl ve vicdan ile,kitabi bir argüman ile izah edebilir acaba?
Nereden bakarsanız bakın, bu tam bir tutarsızlık. İnsanlıktan da,din ve imandan da uzak vicdansız bir umarsızlık…
Bu meselenin gerçek çözümü nedir,birileri çözüm ile neyi kast ediyor?
Burada asıl sorulması gereken soru şudur: Birileri Kürtlere,insanca,onurlu bir yaşamın kapılarını aralamak için gerçekten de elini taşın altına koyup bazı yanlışlarından dönüp bazı alışkanlıklarından feragat mı etmek istiyor? Yoksa bozulan çarklarının dişlilerini onarmak,düzenlerini yeniden sağlamak için Kürtleri bir Anahtar,bir civata,bir somun,bir vida,bir aparat gibi kullanmak için çözmeye mi çalışıyor?
Sadece Türkiyeyi baz alarak konuşursak:
1.Cumhuriyetin kuruluşu öncesindeki savaşlarda kürtlere verilen sözlerin hiç biri tutulmadı. Cumhuriyet kurulduktan hemen sonra Kürtler kandırılmaya başlandı.Bu yüzden isyanlar,başladı.her türlü insani erdem ayaklar altına alınarak korkunç katliamlar ve hak gaspları devreye girdi.
2.Bu travmadan sonra başa gelmek isteyen her siyasi parti,oluşum ve ekol hep kürtlere birtakım sözler verdi.Onların oylarını alıp başa gelir gelmez, o sözler Ankarada unutuldu.
Buna bütün türk siyasi partileri, enbaşta eski ve yeni CHP olmak üzere, DP,AP,ANAP,DYP,MNP,MHP,MSP,RP,FP,SP,AKP ve Kürt Sol tandaslı bütün partiler de dahildir.Çünkü bu partilerden hiç biri, Kürt toplumunun asli talep ve temel beklentilerine doğru bir cevap veremediler.Yaralarına merhem olamadılar.Gördükleri her iş,çözdükleri her meselede illaki şu veya bu şekilde bir rüşvet ve özel torpiller devreye girmiştir.
Bunların her biri kendi jargon ve ideolojilerine göre farklı bir argümanla Kürtleri kandırdılar.Kimi din kardeşliği dedi,kimi Türk-Kürt eşittir dedi,kimileri ise halkların kardeşliği dediler.Kürdistanda farklı,Ankarada ise farklı konuştular.
3. En son kandırmaca ve yıkım dise , 2014-15’lerde adına Çözüm Süreci dedikleri çok çarpık bir cenderede pişirilip ortaya konan trajik felaketle yaşandı. Kürtlerden yüz yıllık bir intikamın finali alırcasına,Kürt şehirleri,meskun mahalleri,sivillerin,çocuk,kadın,hasta,yaşlı insanların yaşadıkları mekanlar,hendekler, tank ve toplarla tarumar edildi…
Yaşadığımız hayatta nasılki bireylerin bir hafızası varsa,toplumların da bir hafızaları vardır.Yaşadıkları İyi/kötü her şeyi toplumsal hafızalarında kayd ederler. Bu nedenle bütün bu yıkımlar ve tutulmayan sözler, Kürtlerin toplumsal hafızasında çok ciddi bir travma,güvensizlik,soğuma ve kendini öteki olarak görme,şeklinde kayd edilmiş durumda.
Ama bütün bunlara rağmen Nüfus çoğunluğu müslüman olan Kürtlerin ve müslüman iddialı Devlet idarecilerinin ve zulümkar hak gasıplarının, en az 100 yıllık,daha fazla bir zamana da konumlandırılabilinir dramatik serüvenleri, bu iken bu idareciler, her dara düştüklerinde,başları sıkıştıklarında kürtlere yönelik, soğumuş bayat bir pilavı ikide bir ısıtanlar misali,içi boş bir Kardeşlik masalını, ısıtıp dururlar:
Oysa hem insani,hem de,müslümanca bir kardeşliğin de, hukuki tanımları ve kapsamları çok açık ve nettir.Sahip olduğun meşru olan her şeyin,birebir aynısını kardeşini de sahip kılacaksın.Yoksa, sen kendini, kendi ellerinle yalancı,kandırıkçı ve güvenilmez,sözüne itibar edilmez biri durumuna düşürmüş olursun.Bu istenmeyen durumu Kuranı Kerim ve Hadisi şerif şöyle ifade ediyor:
“Eğer hile yapıp seni oyuna getirmek isterlerse bile hiç endişe etme, Allah sana yeter! Kendi yardımıyla ve mü’minlerle seni destekleyen yalnız O’dur.” ( Enfal s.62.Ayet.)
“Kaldı ki Allah, haksızlık yapanla koruyup gözeteni pek iyi bilir. Allah dileseydi, işinizi sarpa sardırır, altından kalkamayacağınız sorumluluklarla sizi zahmete sokardı. Şüphesiz Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır”.(Bakara 220.Ayet)
“Nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Sizden birisi kendisi için sevdiğini,istediğini din kardeşi için de sevmedikçe, istemedikçe gerçekten kamil mümin olmuş olmaz.” (Buhari İman 6 Muslim İman 71)
“ İnsan haklarının varlığı herhangi bir kayda veya şarta bağlanamaz;hiç bir düşünce veya mülâhazayla varlıkları inkâr edilemez, geçersiz kılınamaz. İnsan haklarının varlığı özellikle de topluma karşı ödevlerin yerine getirilmesine bağlı değildir. İnsan haklarının kapsamı daraltılamaz, pazarlık konusu yapılamaz.Bunun açık anlamı,Daha önce belirttiğimiz gibi, insan hakları politiktir ve esas hedefi de kişileri devlet baskısından korumaktır. Bu çerçevede devletin insan haklarıyla ilgili olarak:tanıma, dokunmama, koruma,temin/tedarik olmak üzere başlıca dört ödevinin bulunduğu söylenebilir. Bunlar, kişilerin devlete yönelik iddia ve talepleri olarak da belirtilebilirler.” (**)
Bu anlatımlar ışığında artık çözüm önerilerimizi sıralayabiliriz:
En temel prensip şu olmalı.Bu çözüm ve kardeşlik hikayelerinden söz edenlerin amaçları ve gerekçeleri ne olursa olsun,söylediklerinde gerçekten de samimi iseler, amasız ve fakatsız bir dirayetle,barışçıl bir pratik ile, ortama yeni hiç bir kan ve göz yaşı bulaştırmadan, meseleye samimiyetle yaklaşmalılar.
Yok ben,Anayasanın ilk dört maddesini tartışma konusu bile etmem, yok şunu pazarlık konusu etmem… gibi beyanatlar hem ciddiyet hem samimiyetten uzak bir mızıkçılıktır.Kan ve göz yaşını sona erdirmeye vesile olabilecek her şey samimiyetle tartışılmalı ve yanlışlardan geri dönmeli.
Bu çözümün iki ayağı olmalı:
1.Silahların barışçıl bir şekilde,karşılıklı olarak susturulması. Bunun muhatabı,silah kimin elinde ise onlardır.Bunun şartları,elemanlarının durumları onların yetkilileri ile konuşulur.
2. Sivil hakların hayata aktarılması: Bunun muhatapları bu ülkede yaşayan 30-35 milyon kürdün bütün kesimleridir. Bunlar,Kürtlerin bütün Siyasi Partilerinin temsilcileri,Ticaret ve Esnaf /Sanatkarlar Odaları,Hukukçular,Aydınlar,Din ve İnanç temsilcileridir. Bütün bu kesimlerden oluşan bir heyet ile karşılıklı bir müzakere yapılır.
Burada ön kabul şu olmak zorunda:Bu ülkede,Türk milleti veya kavmi, hangi haklara sahip ise,hangi hakların konforunu ve egemenliğini yaşıyorsa aynısının tıpkısını Kürtler ve diğer milletlerde yaşamalı.
Devlet mekanizması,bu hakların sancısız,kavgasız bir şekilde hayata aktarımı için hamilik ve rehberlik rolünü erdemli bir şekilde yerine getirmeli.
Çözümün sahici olabilmesi için Kürt milletinin kabul edilmesi gereken talepleri:
1.Kürdistanda eğitim ve yaşam dili olarak Kürtçenin birinci dil olarak kabul edilmesi.Anadoluda ise ikinci dil olarak kabulü.Kürt illerindeki coğrafi yerler ve yerleşim yerlerinin isimlerinin kalıcı olarak iadesi yapılmalı.
2.Kürt kimliğinin anayasal ve yasal olarak kabulü.Anayasının iki ortak milletin talebine göre federal bir Anayasa olarak yeniden şekillendirilmesi.Devlet bürokrasinin her iki milletin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirilmeli. Kürt ve kürdistani haklar bir suç unsuru olmaktan çıkarılmalı.
3.Kürtlerin bütün kesimlerine dönük genel bir af çıkarılmalı.
4. Kürt milletine kendi vali,kaymakam ve belediye başkanını kendi seçmesi.Kürt Şehirlerinin askeri güvenlik ve polisiye asayişinin kürt milletine verilmeli.
5.Merkezi bütçeden, kürtlerin bu ülkedeki nüfus oranlarına göre bir pay ayrılıp kürdistanın günlük yaşamı ve kalkınması,yatırımları için harcanmalı.
6.Türkiyenin,Irak ve Suriyedeki Kürt topraklarından geri çekilmeli.
7.Kürdistan topraklarını bölük pörçük ederek çizilen sınırların ortadan kaldırılmalı.Ve anlamsızlaştırılmalı.
8. Kürtlere, bir millet olarak,barışçıl bir şekilde ayrılma hakkı tanınmalı.
9.Her iki taraf birbirlerine karşı silahlı ve sözel şiddete,asimilasyona ve hak gaspına asla yönelmemeli.Bunun için bağlayıcı ve caydırıcı tedbirler ortaya konmalı.
10.Kürdistan, maddi ve manevi açıdan ciddi bir restorasyondan geçirilmeli.Fakirlik sorunu ve alt yapı eksiklikleri bir an önce giderilmeli.
11.Bütün bu şartların uygulanabilirliği uluslararası garantör bir kurumun bu BM, AB veya islam konseyi olabilir,imza ve denetiminde yapılmalı.
Bu beyanlarımız tamamıyle akan kan ve göz yaşlarını önlemek için barışa, ve yarınlara küçük bir katkı için, Hz.ibrahimin atıldığı ateşi, kursağındaki su ile söndürmeye çalışan bir Kırlangıç duyarlılığı ile dile getirildi.
Kalıcı bir Barış ,ferasetli öngörülerle ortaya konan kalıcı çözümler ve projeler üretilerek sağlanır. Muhataplar kandırılarak,ayartılarak,manipule edilerek kalıcı bir barış sağlanamaz.
Bizim dua ve temennimiz artık Kürdistanda,Anadoluda, ortadoğuda ve dünyada artık kan ve göz yaşlarının akmaması.
Samimi bir Gayret ve çaba ile ,temiz bir iyi niyet ile aydınlık,barışçıl yarınlara uyanmak dilek ve duası ile.
—————————————————-
(*)“Kürt Kelimesinden Kaçıp ‘Halklar’ Kelimesinin Gölgesine …Perspektif
https://www.perspektif.online ›kurt-kelimesinden-kacip-…— Akşam gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş, 20 Ekim 2009’da “29’uncu isyan bitiyor” başlığıyla bir yazı yazmıştı.
(**)(OMÜ | Ondokuz Mayıs Üniversitesi https://avys.omu.edu.tr › app › public › eersanli)