1. Haberler
  2. Genel
  3. ZENGEZUR AZERBAYCAN’IN NAHÇIVAN ÖZERK CUMHURİYETİ

ZENGEZUR AZERBAYCAN’IN NAHÇIVAN ÖZERK CUMHURİYETİ

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

(Bu değerlendirme bana ilginç geldi, üşenmeyenin okumasını tavsiye ediyorum….)

Zengezur ismi etimolojik olarak birkaç şekilde yorumlanmaktadır. Bazılarına göre, bugünkü Goris kentinin karşısındaki Kyores köyünde bulunan Dzagadzor kalesinin ismiyle ilişkilendirilir. Dzagadzor isminin ilk kısmının ise Sisak patriğinin soyundan gelen Syunik patriği Dzagik’in isminden geldiği düşünülmektedir. Dzagadzor ismi zamanla bazı değişikliklere uğrayarak Zangezur adını almıştır. İsmin Kürt beylikleri döneminden kalmış olması ihtimali de fazladır.

Bir etimolojiye göre ise Zangezur adı “Zang-e zor” ifadesinden gelmektedir. Bugünkü Goris’e iki kilometre uzaklıkta, güçlü bir çanı olan bir manastır vardı. Sesi çok uzaklardan duyuluyordu. Bu yüzden halk ona “Zangizor” adını vererek, çanın gücünü vurgulamış. Zengezur ismi kelimenin değişikliğe uğramasından ortaya çıkmıştır.

Zangezur, Ermenistan Cumhuriyeti’nin güneydoğu kısmına kadar uzanan Ermeni Yaylalarının güzel köşelerinden biridir. Zangezur ve Artsakh sıradağları Araks Nehri güney eteklerinden hızla akar ve burada dağ sıralarında, çalkantılı akıntısıyla neredeyse dikey kayalardan oluşan Meghri ve Hudaperin geçitlerini oluşturmuştur. Meghri geçidinden geçen Araks, komşu İran’da doğudan batıya uzanan Garadağ dağlarını Zangezur sıradağlarından ayırmıştır. Zangezur dağları, binlerce yıldır bu yerlerin çalışkan ama cesur halkı için güvenilir bir sığınak olmuştur.

Voghjin (Kapan bölgesi) de Zangezur nehirleri arasında bilinir. Meghri Nehri daha küçük olanlardan biridir. Dağların yüksek yamaçlarında, hayvan otlatmak için büyük önem taşıyan birçok küçük göl vardır. Bazıları şifalı özelliklere sahip çok sayıda bereketli topraktan fışkıran kaynaklar vardır. Bunlar arasında, eklem ağrıları ve cilt hastalıklarını tedavi etme özellikleriyle eski çağlardan beri bilinen Tatev’in mineral kaynakları da vardır.

Zangezur’un tüm bölgelerinde eski kanal ve rezervuar izlerinin olmadığı tek bir yerleşim yeri yoktur. Antik ve Ortaçağda Zangezur, doğal zenginlikleriyle Ermenistan’ın en önemli bölgelerinden biriydi. Antik çağlardan beri, demir dışı metaller, özellikle bakır madenleri. Bakır cevheri çoğunlukla çeşitli boyutlardaki “bover”larda çıkarılıyordu.

Tarihi kaynaklardaki bilgi ve etimolojik olarak Zangezur isminin bu topraklarda çok eski tarihlerden itibaren Kürt varlığına işaret olduğunu birçok araştırmacı teyid ediyor. Azerbaycan topraklarındaki Kürtlerin varlığı hakkında bilgiler Antik Çağ’a kadar uzanmaktadır. Kürtlerin Büyük İskender döneminden günümüze kadar Kuzey Azerbaycan’da ve Güney Azerbaycan’da yaşadıkları düşünülüyor. Azerbaycan tarihçisi Giyaseddin Geybullayev’e göre Kafkas Albanyası’ndabirkaç Kürt aşireti vardı. Bu Kürtlerin sayısının Atropatena devletine oranla çok daha az olduğu tahmin ediliyor. İngiliz tarihçi Vladimir Minorsky’e göre, Kürtler Atropatena’daki yerli halklardan biri olmuştur. Atropatena’da yaşayan Kürtler hakkında eski tarihçilerin ve coğrafyacıların eserlerinde bilgi verilmektedir. Örneğin Strabon, Atropatena’daki Kürtleri “kirti” olarak adlandırmıştır. Kürtler, bu bölgede şimdi de Azerbaycanlılardan sonra en kalabalık halk olarak var olmaya devam ediyor.

Kürtlerin güneyden Arran’a akınının Arap Halifeliği sırasında başladığı düşünülüyor. 10. ve 12. yüzyıllarda Azerbaycan’ı yöneten iki Kürt hanedanı vardı. Bu dönemde Azerbaycan’ın kuzeyinde Kura Nehri’nden Aras Nehri’ne, Gence’den ve Dvina’ya kadar geniş bir bölgede Şeddadiler devleti kurulmuştur. Aynı dönemde Azerbaycan’ın güneyinde Revvadiler devleti de vardı. O dönemde Şeddadiler devleti Gence, Dvin ve Ani emirliklerine bölünmüştü. 10. yüzyılda, Şeddadiler devletini kuran Kürtler Azerbaycan’ın kuzeyini ve Ermenistan’ın tamamını yönetiyordu. 1054 yılında Selçuklu birlikleri Azerbaycan’a girdi, Gence’yi ele geçirdi ve Şeddadiler devletini kendilerine bağladı. Daha sonra 1066’da Şirvan’a yürüyen Selçuklu ordusunun buradaki göçebe Kürt aşiretlerini yağmaladığı tarihi kaynaklarda belirtiliyor. Şeddadiler devleti (Gence Kolu) 1075’te Selçuklu İmparatorluğu tarafından ortadan kaldırıldı.

Şeddadilerin Gence kolu çökmüş olsa da, bölge nüfusunun bir kısmı Kürt olarak kaldı. Gence’de doğan Doğu’nun en önemli orta çağ şairi Nizami Gencevi’nin annesinin Kürt olması gerçeği bu iddiayı desteklemektedir. Azerbaycan’da sadece Gence’de değil, Dağlık Şirvan ve Arran bölgelerinde de Kürt yerleşimleri vardı. Abbasi döneminin ünlü coğrafyacı ve tarihçisi Yakut el-Hamawi, Azerbaycan’daki Balasacan’da (şimdi Beylagan) Kürtlerin yaşadığından bahseder. 12. yüzyılda Beylagan şehrinin hazinedarı Mesud ibn Namdar da Kürtlerin Beylagan’da yaşadığını belirtir. Yazar, özellikle şehrin yakın olan Alian ve Asadan adlarında Kürt köylerinin olduğunu belirtiyor. İngiliz tarihçi Vladimir Minorsky, Dağlık Şirvan’da “Kurdivan” ismini bölgedeki Kürt yerleşimlerinin varlığıyla ilişkilendirdi. Önde gelen Azerbaycan tarihçisi Sara Aşurbeyli de bu iddiayı doğruluyor. Aşurbeyli, bugünkü Ismayilli rayonunda olan Kürdüvan ve Kürdmaşı köylerinin, Kürdamir şehrinin, Abşeron rayonunda bulunan Kürdakhani köyünün isimlerinin Kürtlerle bağlantılı olduğuna inanmaktadır. 13. yüzyılda bütün bölgeyi harap eden Moğol işgalinden sonra İran’dan gelen Kürt aşiretleri, nüfusun neredeyse yok edildiği Karabağ’ın güney bölgelerine göçtüler.

Kürtler, 14-15. yüzyıllarda Azerbaycan tarihinde özel bir rol oynadılar. Azerbaycan halkını tamamen biçimlendiren Safevi hanedanı da Kürttür. Bu hanedan daha sonra Türkmen aşiretlerinin bölgeye akması sonucu Türkleşti ve 16. yüzyılın başlarında bölgede güçlü bir devlet haline geldi. Bu devletin kurulmasında Türk aşiretleri ile birlikte, İran halklardan gelen Kürtler ve Talışlar da yer aldı. Örneğin Kızılbaş aşiretleri arasında bir Kürt aşireti (Keruk) vardı. 19. yüzyılda Azerbaycan’ın Göyçay ve Cavad uyezdlerine bu aşiretin adını taşıyan birkaç köyün olduğu bilinmektedir.

Kürtlerin Azerbaycan’a üçüncü akını 15-16. yüzyıllarda gerçekleşti. Sovyet etnograf Grigory Çursin’e göre, Kürtlerin eski Kürdistan uyezdine ilk gelişi İran-Osmanlı savaşından sonra 1589’da gerçekleşti. Bu savaşta Osmanlı Safevileri yenmiş ve Osmanlı ordusuyla gelen Kürtler, bugünkü Kelbecer, Laçin, Kubadlı ve Zangilan bölgelerine yerleştiler. 16. yüzyılın sonlarında Şah Abbas, kuzeydeki Türkmen aşiretlerine karşı kendisini desteklemeleri için binlerce Kürt’ü İran’ın Osmanlı ve Buhara hanlıklarıyla olan sınırlarına zorla yerleştirdi. Bu politika, 18. yüzyılda Afşar hanedanının kurucusu Nadir Şah tarafından da devam ettirildi.

  1. yüzyılda Kürtlerin Kafkasya’ya göçünün dördüncü aşaması gerçekleşti. 19. yüzyılın ikinci yarısında Kürtlerin İran’dan Sürmeli, Şarur-Daralayaz, Üçmüadzin, Aleksandropol, Erivan, Nahçıvan ve Yeni Bayazid uyezdlerine kitlesel bir akını başladı. 1804-1813 ve 1826-1828 yıllarındaki iki Rus-İran savaşından sonra Kürt aileleri ve aşiret grupları Kafkasya’ya geldiler. Bu Kürt aşiret gruplarının çoğu İran hükümetinin baskısı altında Azerbaycan’a, kısmen Ermenistan’a kaçan göçmenlerden ve daha iyi meralar bulmak için göç eden köylülerden oluşuyordu. Kürt nüfusunun büyük bir kısmı 19. yüzyılın başlarından Sovyet yönetiminin kurulmasına kadar Zengezur’un dağlık bölgelerine göç etmeye devam etti. Yelizavetpol guberniyasının Zengezur uyezdinin doğusunda Kürtlerin daha sonra nüfusun mutlak çoğunluğunu oluşturması bununla izah edilmektedir. 19. yüzyılın ikinci yarısında ve 20. yüzyılın başlarında, Kürtler Azerbaycan’ın Kürdistan bölgesine yerleşti.

1918-1920 yıllarında bu bölgedeki savaşlar Azerbaycan’daki bazı Müslüman Kürt gruplarının Ermenistan’a (özellikle Başarkeçar ve Zangibasar bölgelerine) göç etmesiyle sonuçlandı. Bu, Ermenistan’ın bu bölgelerindeki Müslüman Kürtlerin sayıca üstünlüğünü açıklıyor. Bu savaşlar ayrıca Zengezur’un Ermenistan’daki kesiminden ve Nahçivan’dan Azerbaycan’a göçü tetikledi. Bu dönemde Azerbaycan Kürtleri ülkenin siyasi yaşamında aktif rol aldı. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti (ADC) döneminde Bakanlar Konseyi Başkanı Fatali Han Hoyski, Savaş Bakanı Hüsrev Bey Sultanov, ADC’nin 5. Kabinesinde Eğitim ve Diyanet İşleri Bakanı Nurmammad Bey Şahsuvarov, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (SSC) sırasında Savaş ve Deniz İşlerinden sorumlu Halk Komiseri olan Çingiz Yıldırım, Zengezur’daki Taşnaklara karşı savaşan “Kırmızı Tabur” komutanı Abbaskulu Bey Şadlınski Kürttür. Fatali Han Hoyski’nin soyu Hoy Hanlığını yöneten Dumbuli adındaki Kürt aşiretine, Hüsrev Sultanov Laçin’in Kürdhacı köyünü oluşturan Kasımuşağı (Hacısamlı) Kürt aşiretine, Çingiz Yıldırım Kubadlı’nin aynı adlı Kürt aşiretine, Nurmammad Bey Şahsuvarov Laçin’in Minkend köyünü oluşturan Kürt aşiretlerinden biri olan Şahsuvarlı aşiretine, Abbaskulu Bey Şadlınski ise Şeddadiler devletini oluşturan Azerbaycan’da yaşayan en eski Kürt aşireti olan Şadlı aşiretine mensup idiler.

Kürtlerin yoğun bir biçimde yaşadığı Zengezur bölgesi, Azerbaycan ve Ermenistan arasında tartışmalı bir bölgedir. 1921’de Transkafkasya Orgbüro’nun kararı ile Zengezur iki kısma bölündü ve bölgenin doğu kısmı (Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeler) Azerbaycan SSC’sine verildi. 1918-1920 yılları arasında Zengezur ve Karabağ’da devam eden savaş ve etnik temizlik, bölgede yaşayan Azerbaycanlılarla birlikte Kürtler üzerinde de ciddi bir olumsuz etki yarattı. Bunu 1922 ve 1923’te ortaya çıkan bir dizi kuraklık ve dolu izledi ve bölgede ekonomik bir felaket yaşandı. Kıtlığın bütün dünyada yaygınlaştığı dönemde, eski Kürdistan uyezdindeki nüfusun yüzde 50’den fazlası açlık çekiyordu. 14 Kasım 1921’de “Bakinskiy Rabochiy” gazetesi, bu bölgede 10 gün içinde 20 çocuğun açlıktan öldüğünü bildirmekteydi. Azerbaycan SSC hükümeti bu bölgenin ekonomik ve idari sorunlarını ortadan kaldırmak için ilk önce Kelbecer, Laçin, Kubadlı, Karakışlak, Koturlu ve Muradhanlı rayonlarını birleştiren Kürdistan uyezdini kurdu. Neriman Nerimanov, bu bölgenin ekonomik ve idari sorunlarını ortadan kaldırmak için, bölgedeki açlıkla ilgili Lenin’e acil bir telgraf gönderdi ve yardım istedi. Volga’da yaklaşık 5 milyon insanın açlıktan muzdarip olmasına rağmen, Lenin Nerimanov’un talebine olumlu cevap verdi. Lenin, 17-21 Kasım 1921 arasında Nerimanov’a bir telgrafta şöyle yazdı: “Açlıktan eziyet çeken Kürdistan’a ve Volga’ya 40 milyon rublelik yardım, Kızıl Enternasyonal bayrağı altındaki ilerlemenin en iyi göstergesidir”. 16 Temmuz 1923’te Semyon Kirov’un önerisiyle, Azerbaycan Komünist Partisi (Bolşevikler) Merkez Komitesi Başkanlık Heyeti, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerdeki Kürdistan’a özerklik verildiğini duyurdu. Bu özerklik tarihsel kaynaklarda “Kızıl Kürdistan” olarak geçmektedir. Kürdistan Uyezdi’nin toplam alanı 3312 kilometrekareye ulaştı ve nüfusu 44.000 idi.

Bu nüfusun %80,7’si Kürt, %19,3’ü Azeri (Çursin, 1925: 2). Hüsü Hacıyev, Sovyet Kürdistanı hükümetinin ilk başkanı olarak seçildi. Azerbaycan Merkez Yönetim Kurulu sekreteri olarak görev yapan tanınmış yazar Tağı Şahbazi, yeni bölgenin başkenti olarak Abdallar köyünü seçti. Ancak, merkez için yeni bir yer seçerken, Tağı Şahbazi Abdallar adını sevmedi ve merkez olacak yeni yere Laçin ismini verdi. Abdallar köyü ile Laçin kayasının altındaki düz alanda yeni bir şehrin temeli atıldı. İlk cadde Laçin Dağı’nın eteklerinde, Abdallar postanesi yakınındaki bir ovada inşa edilir. Böylece, günümüzdeki Laçin şehrinin temeli 1924’te Özerk Kürdistan’ın başkenti olarak atılmıştır. 1926 yılında Azerbaycan’da yapılan ilk resmi nüfus sayımına göre, Kürdistan uyezdinde 51.200 kişi yaşamaktaydı; bunların % 73’ü Kürt ve % 26’sı Azeri idi. 1926 nüfus sayımına göre Kürdistan uyezdinde 37.200 Kürt bulunmakla birlikte, bunların sadece 3.100’ünün anadili Kürtçe olarak kabul edilmiştir.

Bu gerçekler etnik asimilasyon sürecinde rol oynamıştır. 1930’da yapılan bir araştırma, Laçin ve Kelbecer rayonlarındaki bir dizi Kürt köyü sakininin ana dilinin artık Azerice olduğunu göstermiştir. Ne var ki, bu köylerde 40 yaş üstü Kürtler Kürtçe konuşabiliyordu. Azerbaycan’da Kürtlerin daha yoğun oldukları bölgelerde Kürtçe tamamen korunmuş olsa da, Azericenin Kürtçe üzerindeki etkisi burada da hissedildi. Azerbaycan’ın diğer etnik azınlık bölgelerine kıyasla, bu bölgede Azerice konuşmayan Kürt köyü yoktu. Bu ya da diğer doğal faktörler, bölgedeki Kürtçenin önemli ölçüde zayıflamasına neden oldu. Doğal faktörlerin yanı sıra Kürtçe devlet tarafından da baskıya uğramaya başladı. Lenin’in ölümünden sonraki Stalin döneminde, her cumhuriyette etnik azınlıklara karşı devlet asimilasyon politikası başlattı. 1929’da, yeni bölgeselleşme ile bağlantılı olarak, Kürt ve kısmen Azeri ahalisi bulunan Kürdistan uyezdinde üç bağımsız rayon kuruldu: Laçin, Kelbecer ve Kubadlı. Azerbaycan Kürtleri için Azerice okullarının kurulması, Kürtçeden Azericeye geçişlerinde büyük bir rol oynamıştır.

1930’lardan itibaren Kürtler, birçok Kafkas halkı gibi, Stalin’in bir dizi baskıcı önlemiyle karşı karşıya kalmaya başladılar. 1937’de binlerce Kürt zorla Azerbaycan’dan Kazakistan’a, diğer Orta Asya cumhuriyetlerine ve Sibirya’ya sürüldü.

1937’deki sınır dışı edilmede bir çocuk olan Nadir Nadirov şöyle anlatıyor: “Tüm yetişkin erkekler bir yere toplandı ve trene götürüldüler, daha sonra onlar hakkında hiçbir bilgi alamadık. Erkeklerin ardından kadınlar ve çocuklar evlerini ve hayvanlarını terk etmek zorunda kaldılar. Hayvanlar için kullanılan bir trende bilinmeyen bir yöne götürüldük. Kimse neden veya nereye götürüldüğünü bilmiyordu. Hayatta kalanların akrabalarını bulmaları birkaç yıl aldı. Sokağa çıkma yasağı altında yaşadığımız pek çok yerleşim yerinde şehri veya köyü izinsiz terk etmek 25 yıla kadar hapis cezasına neden olabilirdi”.

Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin o dönemdeki Birinci Sekreteri Mircafer Bağırov, bölgede yaşayan diğer Kürtleri korkutmaya yönelik yaptığı bir açıklama hatırlardadır: “Eğer Ermenistan’daki ve Nahçıvan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ndeki soydaşlarınız gibi baskı görmek istemiyorsanız, “Kürt” kelimesini tamamen unutmalısınız”. Kürt nüfusu ile yapılan bütün aydınlanma çalışmaları azaltılmaya başlandı, okullar kapatıldı ve gazetelerin dağıtımı durduruldu. “Kürt” kelimesinin kullanımı dergilerde gayri resmi olarak sansürlendi. Her ne kadar 1933’te Laçin’de müdürü Museyib Akhundov olan Kürt Pedagoji Teknik Okulu açılsa da bu teknik okul kısa süre sonra kapatıldı. 1937’de çok sayıda Kürt komünisti, Sovyet ve parti çalışanları ve aydınlar tutuklandı. 1937-38’de Azerbaycan ve Ermenistan’dan gelen Kürtler Orta Asya cumhuriyetlerine ve Kazakistan’a yerleşmeye başladılar. Kürdistan’ın özerkliğinin kurulduğu yıllarda burada 48.000 Kürt yaşıyorduysa da 1979 nüfus sayımına göre Azerbaycan’da Kürt yoktu. Ulus ve milliyetçilik konusunda uzman olan Valery Tişkov konuyla ilgili şöyle diyordu: “Birlik cumhuriyetleri azınlıklar konusunda Moskova’dan daha sertti. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının arifesinde bu gibi ulusal meselelere bağlı bütün dikkatler Moskova’ya yöneldi, ancak Gürcistan, Azerbaycan ve Özbekistan en büyük asimilasyonu yapan devletler arasındaydılar”.

Kürdistan uyezdinde en çok Kürt’ün yaşadığı iki yer Laçin ve Kelbecer’di. 19. yüzyılın ortalarında, Kürdhacı veya Kasımuşağı olarak adlandırılan bir aşiret Laçin’de Erikli, Kasımuşağı (şimdiki adı Kürdhacı), Elekçi, Bozdağan, Piçenis, Nağdalı, Çorman (aynı adı taşıyan köyler Kelbecer’de de mevcuttur), Hacısamlı ve Şamkend köylerini kurdu. Laçin rayonundaki Karakeşiş köyü, Erivan guberniyasının Şarur-Daralayaz uyezdinden olan göçmenler tarafından kurulmuştu. 19. yüzyılın ikinci yarısında Azerbaycan’a göç eden Kürt aşiretlerinden biri Şahsuvarlılar idi. Onlar da Şarur-Daralayaz uyezdinden eski Kürdistan uyezdinin topraklarına göçmüşlerdi. Bu aşiret Laçin rayonundaki Minkend köyüne yerleşti.

Zengilan, Azerbaycan’ın en eski Kürt bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. 13. yüzyıla ait kaynaklarda zikredilen Zengilan ismi, Azerbaycan’daki eski Kürt yerleşimlerinin varlığına işaret ediyor. İran’ın güneybatısındaki Bahtiyari aşiretlerinden birine Zengi denir. Zengiler, Kürt boylarından olan Lor (Bahtiyari) aşiretlerinden biridir.

Azerbaycan Kürtlerinin yaşadığı bir başka alan da Kubadlı idi. Kubadlı Kürtlerinin çoğu buraya Çarlık Rusyası döneminde gelen göçmenlerin nesillerinden oluşmaktaydı. Bölgenin adı olan “Kubadlı” ismi Kürtçedir. Kubadlı adlı Kürt aşireti günümüzde İran’da yaşıyor. 19. yüzyılın ikinci yarısında, İran hükümetinin zulmünden kaçan ve burada yaşayan akrabalarına sığınan Kürtlerin akını, Kubadlı’nın etnik haritasını önemli ölçüde değiştirdi.

  1. ve 17. yüzyıllarda Van Gölü’nün doğusunda yaşayan Cibikli ve Mahmudlu aşiretleri, daha sonra Azerbaycan’da bir dizi köy oluşturmak için diğer aşiretlerle birleştiler (Kubadlı’daki Aşağı Cibikli, Yukarı Cibikli, Mahmudlu köyleri, Fuzuli’deki Birinci Mahmudlu, İkinci Mahmudlu, Üçüncü Mahmudlu köyleri, Cebrayil’deki Mahmudlu köyü, Şemkir’deki Mahmudlu köyü ve İmişli rayonundaki Kürdmahmudlu köyü).

Kürtlerin Kubadlı’ya en büyük göçü ise 1807’de gerçekleşti. O tarihte 600 Kürt aile İran’dan Karabağ Hanlığı’na göçmüştür. Bu ailelerin çoğu bugünkü Kubadlı rayonunun köylerinde yaşamaktadır. 1820’de “Mahrızlı” adlı Kürt aşiretinin İran’dan Azerbaycan’a göçü başladı. Mahrızlı etnonimi, bugün Kubadlı rayonunda ve Ağdam rayonundaki Mahrızlı köyünde kendini göstermektedir. Kubadlı’da İran’dan gelen Kürt aşiretlerinin oluşturduğu köylerin yanı sıra eski zamanlara dayanan Kürt köyleri de var. Bu köyler Azerbaycan-İran sınırı boyunca bulunuyordu ve Rus-İran savaşlarından önce İran tebaaları idiler. Bu köylere örnek olarak Kubadlı rayonundaki Zilanli ve Şotlanlı (aynı adı taşıyan köy günümüzde Ağcabedi ve Ağdam rayonunda bulunmaktadır) köyleri verilebilir.

Kürtlerin Nahçıvan’a ilk göçü ikinci Rus-İran savaşından sonra gerçekleşti. İlk olarak Zilanlı aşiretlerin birliğinin göçü Aras boyundaki topraklara gerçekleşti. Zilanlı aşiretlerin birliği Buriki, Celali, Milaya, İradi, Zabuk, Cunuk, Çahmanlı, Arizanli ve Halisanlı aşiretlerinden oluşuyordu. Bu aşiretlerden bir kısmı Aras boyundaki topraklara, esas kısmı ise Erivan guberniyasının Nahçıvan uyezdine göçtüler.

1833’deki bilgilere göre Nahçıvan’da yaşayan Kürtler 9 aşiret topluluğundan oluşuyordu: Hacısamlı, Şadmanlı, Kulukçu, Külekanlı, Hesenallı, Bozlu, Ferruhanlı, Püsyan ve Milli. Nahçıvan’da Milli, Acısamlı, Eliyanlı, Şadmanlı, Püsyan, Külekanlı, Ferruhanlı, Bozlu ve Hesenallı aşiretleri yaşamaktaydı. Kürt aşireti olan Bayramlı ise günümüzde Ermenistan’da kalan Azizpeyasi, Damlı, Zorkeşiş, İskenderhanası, Kovuşuk ve Aşağı Ulukhan köylerini oluşturmuştu. 1918-1920 yıllarında bu bölgede Taşnaklar tarafından yapılan etnik temizliğin kurbanlarından biri de Kürtler idi. Bu nedenle Azerbaycan’da Sovyet hükümeti kurulduğunda Nahçıvan’da yaşayan Kürtlerin sayısı önemli ölçüde azalmıştı. 1931 yılına kadar Arazdayan istasyonu arazisindeki Sadarak’ın çevresinde ve Culfa-Bakü demiryolu hattının sınırlarından Aras Nehri’ne kadar olan bölgede 7 Kürt köyü vardı: Karaburun, Yanık, Korkmaz, Gelevan, Mahmudkend (şimdiki Şarur), Vodokaçka ve Kirkaç. Tüm bu yerleşimler aşiretin adını taşıyan köylerdi: Karaburun ve Yanık köyleri Şavliki, Korkmaz köyünü Banuki, Kirkaç köyünü Başki, Gelevan, Mahmudkend ve Vodokaçka köylerini ise Kariki aşireti tarafından kuruldu. Darakand da Nahçıvan’da bulunan Kürt köylerinden biriydi. Buna ek olarak, 1980’lere kadar Ordubad’daki Kilit köyünde kendine mahsus bir dil konuşuluyordu. Kilit olarak sınıflandırılan bu dili birçok araştırmacı Kürtçeye yakın bir dil olarak kabul edilmektedir (Baskakov, 1971: 34). Bu dil, 20. yüzyılda Azerbaycan’da Arapça’dan sonra ölen ikinci dil olarak kabul edilir. 1960’larda Nahçıvan Kürtlerinin neredeyse tamamı Şarur rayonunda ve Arazdayan istasyonunun topraklarında yaşıyordu. Şu anda, resmi bilgilere göre Nahçıvan’da Kürtler Şarur rayonunun Darakand ve Culfa’nın Teyvaz köyünde yaşıyorlar.

Azerbaycan’da Kürt etnonimine sahip çok sayıda köy mevcuttur. Orta Aran bölgesinde ve Aras ovalarında Kürt aşiret isimlerine yakın pek çok yer ismi vardır: Seleli, Zazalı, Zengene, Zilanlı, Cibikli ve diğerleri. Kızılbaş aşiretleri arasında Kürt ve Lor (Bahtiyari) aşiretleri olan Bergüşad, Ardalan, Bahtiyarlı, Dümbuli, Garus aşiretlerinin hala İran ve Azerbaycan’da isimlerini verdikleri yerler vardır. Abşeron rayonunda bulunan Kürdehani köyü buna eklenebilir. Kürt-Lor kökenli Kızılbaş aşiretlerinden biri Zengene aşiretiydi. 19. yüzyılın ortalarında 24 aileden oluşan bu aşiret Cavad uyezdinde yaşıyordu. Sabirabad rayonunda bulunan Zengene köyü de bu Kürt aşiretinden miras kalmıştır. 19. yüzyılın ortalarında Ivan Şopen’in belirttiğine göre; Azerbaycan’da yaşayan Kürtlerden Karaçorlu, Heseneli, Külekanlı, Şadmanlı, Şeylanı, Tehmezli, Bergüşad, Babalı, Kulukçu, Kelovçi, Ferruhanlı, Sisianlı, Terterli, Hacısamlı, Sultanlı, Bozlu, Kuluhanlı, Elikyanlı, Kolanı ve Püsyan aşiretleri Şii; Celali, Biryuki (Buruklu), Radikyanlı, Azizanlı, Şeyhbizanlı, Gelturi, Karaçorlu, Dilheyrimli, Banuki, Sibiki, Cuniki, Çahamanlı, Halisanlı aşiretleri ise Sünni Kürt aşiretlerdir.

Ülkedeki diğer yaygın Kürt aşiretlerinden Püsyan Türkiye’den, Garus aşireti ise İran’ın Hamadan eyaletinin Garus bölgesinden Azerbaycan’a gelmişlerdi.

SSCB’nin kuruluşundan sonra Zengezur’da yapılan araştırmalar sırasında bölgedeki hemen hemen bütün Kürtlerin köylerinin tarihini bildikleri anlaşıldı. Bu nüans, kural olarak, Kürtlerde köyün kurulmasıyla bağlantılı olarak nesilden nesile aktarılan halk adet ve geleneklerinin güçlü olduğunu göstermektedir. Bu alanlarda 1957 yılında yapılan araştırma sonuçlarına göre, Laçin rayonunda hem Kürtçe hem de karma Azeri-Kürtçe dilinde konuşan 12 köy, Kelbecer’de 8 Kürt köyü, Kubadlı’da hem Kürtçe hem de karma Azerice-Kürtçe dilinde konuşan 18 köy, Zengilan rayonunda ise karma Azerice-Kürtçe dilinde konuşan 6 köy bulundu (Kuriyev, 1980: 93).

Yukarıda da belirtildiği gibi, sürüleri için daha iyi otlaklar ve topraklar arayan Kürtler, akınlarını Azerbaycan’ın bir kısmından diğerine, özellikle de dağlara taşıdılar. Bu yaşam tarzı Sovyet döneminde de devam etmiştir. Azerbaycan Kürtlerinin diğer Kürtlerden farkı ise hangi aşirete ait olduklarını tam olarak bilmemeleridir.

1991’de Sovyetler Birliği’nin çöküşüne Kafkasya’da milliyetçi hareketler eşlik etti. O sırada Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ çatışması, Müslüman Kürtlerin Ermenistan’dan sürgün edilmesine, eski Kürdistan arazilerinin tamamen yok edilmesine ve 150.000 Kürt’ün kendi topraklarından sınır dışı edilmesine neden oldu (Lockman, 1997: 17). İlk olarak, 1992’de Laçin bölgesi Ermeni kuvvetleri tarafından işgal edildi. Ermeniler, Laçin’in işgalini hukuki bir biçime sokmak için, bölgedeki çok az sayıda Kürt (yaklaşık 60 kişi) ile birlikte “Kürt Laçin Cumhuriyeti”nin kurulduğunu ilan ettiler. Bu cumhuriyet bir hafta bile yaşamadı.

Azerbaycanlılar gibi Kürtler de Laçin’in işgali sırasında bölgeden kovulmuşlardır. Bu mesele sadece Azerbaycan’da değil, aynı zamanda yurt dışında yaşayan Kürt diasporasının protestolarında da kendini gösterdi. Nisan 1993’te Kelbecer kuşatmasından sonra, Azerbaycan Kürtlerinin “Ronahi” Kürt Kültür Merkezi dünyadaki Kürtlere seslendi:

“Biz, binlerce Azerbaycan Kürtleri, yüzyıllardır Azerbaycanlılarla barış ve dostluk içinde yaşadık. Azerbaycan’da kendi dilimizde yayınlanmış kitaplarımız ve gazetelerimiz var. Ayrıca kendi dilimizde radyo programlarımız vardır. Ancak diğer Azerbaycan halkları gibi Kürt halkı da son 5 yıldaki Ermeni saldırganlığı sonucunda çok acı çekti. Laçin Kürtleri soykırım politikasına maruz kaldılar. Orada yüzlerce erkek, kadın ve çocuk öldürüldü ya da esir alındı. Laçin’deki on iki Kürt köyü yeryüzünden silindi. Kürtlerin, Ermeni saldırganlığı ile topraklarından atılmasına yol açan askeri saldırganlık bugün de devam ediyor. Kelbecer’de 60.000 sivil kuşatma altındadır ve orada Hocalı katliamından daha büyük bir felaket yaşanıyor. Bölgedeki Kürtler orada yaşayan Azerilerle birlikte katlediliyor, evleri yağmalanıyor ve insanlar öldürülüyor. Bu Ermenilerin Kürtlere karşı ilk saldırganlığı değil. 1905, 1908, 1937, 1947-1948’de binlerce Kürt Ermenistan’dan sürgün edildi. 1988-1989’da Ermenistan’daki 20.000’den fazla Müslüman Kürt yurtlarından kovuldu ve 12.000’i bugün Azerbaycan’da yaşamaktadır”. İranlı Kürt bir bilgin olan Mehrdad Izadi, Laçin ve Kelbecer’in işgali sırasında Kürtlerin kovulması konusundaki Ermeni iddialarını reddediyor ve şu retorik soruyu soruyor: “Sen de Ermenistan?” (Goltz, 1998: 346).

Şu anda Azerbaycan’da 200.000’den fazla Kürt’ün yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu Kürtler Kürtçe’nin Kurmanci lehçesini konuşmaktadırlar. Azerbaycan’da yaşayan Kürtler kendi dillerinde eğitim alma şansına sahiptiler. Bunların yanı sıra ülkede “Ronahi” Kürt Kültür Merkezi faaliyet göstermektedir. Yakın zamana kadar Azerbaycan’da Kürtçe gazete Diplomat yayınlanmaktaydı. Ancak bu gazete, Türkiye’deki Kürt ulusal mücadelesini desteklediği için Türk hükümetinin baskısıyla kapatıldı.

Zengezor çevresindeki bu özet açıklamadan sonra… Karabağ’da Ermeni işgalini bitiren, cihatçıların da bolca kullanıldığı söylenen 44 günlük savaş sonrası dünyada eşine rastlanmayan bir manevrayı aratmayan bir cumhuriyet ilanı gerçekleşti. Cumhuriyetin kuruluş biçimi ve cumhurbaşkanı yardımcısıyla birlikte temsilciliğin Ankara’da cumhurbaşkanı sarayında olması, kabinenin yine burada toplanması fazlasıyla ilgi çekici. “Ermenistan ve Nahçıvan arasındaki bölgeyi kapsayarak Azerbaycan’ın iç bölgelerine doğru sınırı ilerleyen Göyçe-Zengezur Türk Cumhuriyeti 4 yıl önce Türkiye öncülüğünde bağımsızlığını ilan etmişti.

Karabağ Zaferi’nin ardından 2021’in Mart ayında kurulduğu belirlenen ve son bir ayda hızlı şekilde gündeme gelen “Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti” ilk başta Türkiye-Azerbaycan destekli bir görünüm verse de aslında hiçte öyle olmadığı Bakü’deki gazetelerin yanı sıra siyasilerin verdiği demeçlerden anlaşılmaktadır. Ankara’daki yetkililere ise Türkiye gazetesi adına soruluyor ve karşılığı olmadığı yanıtı alınıyor. “Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti” hakkında Başkent’teki resmi yetkililerin verdiği yanıt şu sözlerle ifade ediliyor; resmî makamlar şu ana dek tespit edilen illegal bir durumun ortaya çıkmadığını, bu cumhuriyet ilanının devlet nezdinde hiçbir karşılığının olmadığını, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine ya da bölgede farklı rahatsızlıklara sebep olması durumunda resmî olarak müdahale edebileceği yönünde açıklamalar yapıldıysa da yapılanlar çok da bu söylenenleri doğrulamıyor.

Azerbaycanlı Milletvekili, YAP İdare Heyeti Üyesi ve Gerçek Tarih yazarlarından gazeteci Hikmet Babaoğlu sözde cumhuriyet hakkında “Bu korsan cumhuriyettir” diyerek tepkisini gösterirken ilginç açıklamalarda bulunuyordu.

Karabağ’da Ermeni işgalini bitiren 44 günlük savaş sonrası komedi filmlerini aratmayan bir cumhuriyet ilanı gerçekleşti. Batı Azerbaycan Topluluğu Başkan Yardımcısı ve Azerbaycan Millî Meclisi Milletvekili Hikmet Babaoğlu’nun terör oluşumu olarak nitelendirdiği sürgündeki bu cumhuriyet, merkez olarak Türkiye’yi seçti. Azerbaycan kökenli Rızvan Talibov’un başkan olduğu Göyçe Zengezur Cumhuriyeti’nin başkan yardımcısı ve Dış İşler Başkanı ise, Hizbullah davasından cinayetten 12 yıl hapis yattıktan sonra, çoğunluğu ağır ceza almış belirli dönemlerde ceza evlerinin arka kapılarından serbest bırakılan Hizbullah elemanlarından olan Batmanlı Mehmet Ali Arslan. Azerbaycan kanadının ihanet projesi olarak nitelendirdiği cumhuriyet, İran’ın Azerbaycan’ın kazandığı zaferi gölgeleme ve sabotaj aracı olarak görülüyor.

Zengezur’un gasbedilmiş Azerbaycan toprağı olduğunu vurgulayan Azerbaycanlı Milletvekili Hikmet Babaoğlu “Biz zaten bölgedeki haklarımızı Batı Azerbaycan Topluluğu olarak resmî platformda sürdürüyoruz. Bu korsan cumhuriyet ilanını bizim birliğimize yönelik açık bir tehdit olarak değerlendiriyoruz. Üstelik bu işin başındaki isim 4 yılı aşkın dolandırıcılıktan hüküm giymiş birisi ve aynı şekilde cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ilan edilen Mehmet Ali Arslan da Batmanlı çoğunluğu cinayetten ceza almış Hizbullah gurubu içindeki bir elaman olarak 12 yıl ceza yatmış bir örgüt üyesi. Zengezur’a dair müstakil bir devlet iddiası bizim millî birliğimizi hedef alan topyekûn bir sabotaj girişimidir. Üstelik bu işe kalkışanlar 44 günlük mücadele döneminde savaşımıza destek vermeyen kişiler. Biz şu an Türk dünyasının bağlantısını sağlayan koridor hayata geçsin diye olağanüstü çaba sarf ederken orada cumhuriyet ilan etmek apaçık bir provokasyondur. Faaliyetlerin Türkiye merkezli yürütülüyor olmasını da iki kardeş ülkenin arasını açma artniyetinin göstergesi olarak değerlendiriyoruz” dedi.

Batmanlı Arslan’ın bir diğer yönü ise kendi kurduğu Osmanlı Teşkilatı Başkanlığı görevini sürdürüyor olması. Azerbaycanlı gazeteci Oktay Hacımusalı, para kaynağı hâlen tespit edilemeyen cumhuriyetin cumhurbaşkanı yardımcısının geçmişi, ilişkileri ve içinde bulunduğu faaliyetler fazlasıyla kuşku verici yönlere sahip olduğunu dillendiriyor.

“Azerbaycan yakın dönemde Ermeni tarafına yüklü miktarda tazminat davası açacak. Ermenilerin bu zararı maddi tazmin edememesi hâlinde toprak vererek anlaşma yoluna gidilecek. Bu sahte cumhuriyet ve benzeri girişimler işte o süreci baltalama amaçlı faaliyetler olarak görülmeli. Üstelik bu sahte cumhuriyetin marşlarını yazan isimler, onlara sosyal medyadan verilen kişi ve kurumlara bakıldığında kime, neye hizmet ettikleri çok net anlaşılabiliyor.”

Sözde cumhuriyetin başkan yardımcısı Mehmet Ali Arslan başta Batman olmak üzere bölgede birçok kişi ve kuruma farklı vaatlerde bulunduğu öne sürüldü. Erdoğan ile sürekli görüştüğü, resmî kurumlardan tam destek aldıkları gibi ifadeler kullanan Mehmet Ali Arslan gösterişli açılışlar ve maliyeti yüksek bina ve diğer etkinlikleri ile ilgili para kaynaklarının kim olduğu ise bilinmiyor.

Mehmet Ali Arslan 1978 yılında Batman’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Batman’da tamamladı. 2013 yılında Artvin ili Borçka ilçesinin Efeler köyüne imam olarak atandı. 6 ay bu görevde kaldıktan sonra istifa edip, farklı alanlarda görülmeye başladı. 2014 yılında mütercim yayın gurubunu kurdu. Türkiye’de bu alanlarda önemli adımlar kat ederek, Sebe Yayınlar, Çeri Yayınlar, Yafes Yayınları, Pembe Çatı Yayınları ve son olarak Zavira Yayınlarını satın alarak Mütercim Yayın gurubu adı altında Türkiye’nin önemli 6 yayınevinin başına geçti. Mehmet Ali Arslan’ın Arapça, Türkçe, Kürtçe olmak üzere Arap dili grameri, biyografi, kişisel gelişim, mantık ve daha birçok konuda yayınlanmış 134 eseri bulunmaktadır. Mehmet Ali Arslan, Türkiye başta olmak üzere ve 9 Ülke’de faaliyet gösteren güçlü bir Osmanlı Teşkilatı Başkanlığı’nın da Genel Başkanlığını yürütmektedir. Batı Azerbaycan’a Dönüş birliği Türkiye temsilcisidir. Batı Azerbaycan Göyçe-Zengezur Uluslararası ilişkilerden ve Türk Devletlerden sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı görevini yürütmektedir.

Ayrıca Yeni Yüzyıl Partisi Genel Başkanlığı, Otak Genel Başkanlığı, Zengezur Araştırma Merkezi Genel Başkanlığı yanında birçok yayın evinin sahibi. Yurtlarından göç ettirilen Zengezur halkının tespiti ve yine İlmi alanda birçok diplomatın yetiştirilmesi maksadıyla kurulan Göyçe Zengezur üniversitesinde mütevelli heyeti başkanlığını sürdürmektedir.

Türk dünyasını yeniden buluşturmayı hedefleyen Göyçe-Zengezur Türk Cumhuriyeti, Türkiye’deki çalışmaları kapsamında ilk temsilciliğini Ankara Beştepe’de açtı. Temsilciliğin açılışını ülkenin Cumhurbaşkanı Rizvan Talibov ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mehmet Ali Arslan yaptı. Talibov ve Arslan açılış nedeniyle birtakım değerlendirmelerde de bulundu.

Açılış kapsamında ilk olarak söz alan Batı Azerbaycan Göyçe-Zengezur Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rizvan Talibov, “Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti’nin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başşehri Ankara’da ilk temsilciliğini açıyor olmasının devletim ve milletim adına mutluluğunu yaşıyorum. Biz bir millet iki devletiz” dedi.

Törende konuşan Göyçe-Zengezur Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mehmet Ali Arslan ise “40 yıllık bir hazırlık. Yine 44 günlük bir savaştan sonra, tabii mücadele ruhunu içinde barındıran dostlarımızla, kahraman askerlerimizle, Osmanlı topraklarında 1918 yılından beri günümüze kadar 100 yıl boyunca esir kalmış toprağı ve bağrımıza bir hançer gibi saplanmış olan o hançeri işte bugün burada tarihin karanlık sayfasına bir daha geri dönmemek üzere çıkarmış bulunmaktayız” ifadelerini kullandı.

Göyçe-Zengezur Cumhuriyeti hükümeti 10 Mart 2020 tarihindeki kuruluşunun ikinci yıldönümü dolayısıyla kabine toplantısı gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Tunzale Çelebi başkanlığında Türkiye’nin başkenti Ankara’da gerçekleştirilen toplantıya Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Mehmet Ali Arslan ile Türkiye’de bulunan kabine üyeleri katıldı. Azerbaycan’daki kabine üyeleri ise online katılım gösterdi.

2020 yılındaki 2. Dağlık Karabağ Savaşı, Rusya’nın arabuluculuğunda imzalanan bir ateşkes anlaşmasıyla sona ermişti. Anlaşmanın 9. maddesinde Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile Azerbaycan arasında ulaşım yollarının açılması öngörüldü. Azerbaycan bu madde ile iki ülkenin Zengezur koridoru konusunda anlaşmış olduğunu öne sürüyor. Ermenistan ise ulaşım yollarının açılmasını desteklediğini ancak bu maddede Zengezur adının kullanılmadığı gibi Bakü’nün talep ettiği şekliyle bir koridor projesinden de bahsedilmediğini belirtiyor.

Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, 2021 yılında devlete ait bir TV kanalına verdiği röportajda, “Zengezur koridorunun oluşturulması ulusal, tarihi ve gelecekteki çıkarlarımızla tam olarak örtüşüyor. Ermenistan istese de istemese de Zengezur koridorunu hayata geçireceğiz. Eğer Ermenistan isterse bu konuyu daha kolay çözeceğiz, istemezse zorla çözeceğiz” dedi.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, geçtiğimiz aylarda TV kanalı Al Jazeraa’ya verdiği röportajda, “Sözde koridor ifadesi bizim için kabul edilemezdir ve bizim için kırmızı çizgidir çünkü üçlü anlaşmaya göre bölgemizde tek bir koridor vardır ve o da Laçin koridorudur” dedi.

Paşinyan Eylül ayında yaptığı bir açıklamada ise “Azerbaycan bir koridordan bahsediyor. Ancak şunu net olarak söylemek isterim ki hiç kimseye Ermeni toprakları içinden bir koridora izin vermeyeceğiz. Ancak bir yol önereceğiz, bir yol açacağız ve bunu her an yapmaya hazırız. Azerbaycan’a bu tekliflerimizi sunduk, Azerbaycan kabul eder etmez bu anlaşmayı hızlıca uygulayabileceğiz” diye konuştu.

Ankara, Azerbaycan’ın talep ettiği Zengezur koridoru projesini savunuyor ve çok önemli buluyor. Proje, Türkiye’nin doğrudan Azerbaycan’a ve Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerine açılması imkânı olarak görülüyor. Türkiye ile Azerbaycan’ın 15 Temmuz’da imzaladıkları Şuşa Beyannamesi ile projeye bir resmiyet de kazandırılmış oldu. Bu anlaşmanın ilgili bölümünde şu ifadeler yer aldı:
“Taraflar, Türkiye ve Azerbaycan’ı birleştiren Azerbaycan Cumhuriyeti Batı rayonları ile Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasındaki koridorun (Zengezur Koridoru) açılmasının ve söz konusu koridorun devamı olarak Nahçıvan-Kars demiryolunun inşaatının iki ülke arasındaki ulaştırma-iletişim ilişkilerinin yoğunlaştırılmasına önemli katkı sağlayacağını belirtirler.”

Erdoğan, geçen yıl Azerbaycan ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, “Bu coğrafyadan geçecek kara ve demir yolu hatları sadece Azerbaycan ve Türkiye için değil tüm bölge ülkeleri için ekonomik ve ticari fırsatlar doğuracaktır. Gün gelecek Zengezur’dan çıkıp İstanbul’a kadar gidebileceğiz, Iğdır, Kars’a gidebileceğiz ve bölgenin transit lojistik merkez olma konumu perçinlenecektir. Bu gelişmeden İran, Gürcistan, Ermenistan dahil Azerbaycan’ın tüm komşuları istifade edecektir” diye konuştu.

Tahran ise Azerbaycan’ın gündeme getirdiği şekliyle Zengezur projesi konusunda kaygılı. Kimi uzmanlar; İran’ın projeyi, Ermenistan ile sınır bağlantısını tehlikeye atacak bir gelişme olarak gördüğü yorumunu yapıyor. İran’ın rahatsızlığı temel olarak Azerbaycan’ın daha da güçlenmesi. İran, kendi kuzeyinde ciddi bir nüfus oluşturan İran Azerilerinin milliyetçi yükselişlerinden büyük bir kaygı duruyor. Türkiye’nin Kafkasya’daki gücünün artmasından da kaygı duyuyor.

Koridor tartışmalarında Azerbaycan ve Ermenistan dışındaki en önemli aktör ise Rusya. Moskova, ateşkes anlaşmasının garantörü olarak Azerbaycan ve Nahçıvan arasında genel olarak yeni ulaşım yolları açılmasını destekliyor. Anlaşmanın 9. maddesinde “Ulaşım kontrolü, Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Servisi Sınır Muhafıza Servisi organları tarafından gerçekleştirilecektir” ifadesi de yer alıyor.

Yani herhangi bir yeni ulaşım projesinde denetim, Rus güçlerinde olacak. Bu zaten Rusya’nın formülasyonu. Rusya’yı da orada iki gümrüğün başına kendisini yerleştiriyor. Bu şu demek Rusya sadece Dağlık Karabağ’da barış gücü misyonu olarak bulunmakla kalmıyor. Karabağ dışında da koridorda da bir konum elde ediyor.

(Üstad Niko’dan kısa bir özet değerlendirme)

ZENGEZUR AZERBAYCAN’IN NAHÇIVAN ÖZERK CUMHURİYETİ
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

H24 Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin