VELAYET HAKKINI EHLİ KİTABA VEREN KORKAK VE PISIRIK MÜSLÜMANLAR!
Özlü Söz: Cesurun ayakları dayanmak, korkağın ayakları kaçmak için yaratılmıştır.
Hz. Ali (krm.vech)
___ 0 ___
Günümüz Müslümanlarını nasıl tarif edelim ve onların mevcut halini nasıl ifade edelim konusunda cidden anlamak zordur. Kimlik ve kişilikleri Kuran ve Sünnette tarif edilen Müslüman ile günümüz Müslümanın kimliği ne yazık ki birbiri ile örtüşmüyor.
Allah’ın mülkünde Allah’ın hâkimiyetini icraata koyma vazifesi Müslümanlara verilmiş ilahi bir görevdir. Bu görevin ilk başarılı örneklerini Mekke’de Hz. Peygamber (sav)’in emrindeki güzide toplulukta, Medine’de site devlete geçişte ve dört halife devrinde gördük. Daha sonra fetihlerle birlikte elde edilen servet ve makamlara meylin sonunda ilahi vazife yerini nefsin istek ve arzularına bırakması sonucunda Allah ellerindeki gücü kademe kademe onlardan aldı.
Saltanat olmasına rağmen hilafet ve sosyal hayata uygulanan İslami hukukun tatbiki ellerinden çıktıktan sonra Müslümanlar dünya üzerindeki hâkimiyet ve siyasasının kaybetti. Bu kaybedişten sonra bu temel değerlere bir daha ulaşma fırsatı ne kendilerine verildi ne de onların alabilme takati kaldı. Ve işin en korkunç yanı sınırların ve statülerin ehli kitabın eliyle tanzim edilmesinin ardından onlara bağlılık ile neticelendi. Mevcut Müslümanlar içine düştükleri bu girdaptan kurtulamadıkları gibi bağlılık ve teslimiyette de onların uydusu haline geldiler.
Yahudi ve Hristiyanlar, Protestanlık mezhebinin kurulmasının neticesinde güç ve eylem birliğine girdiği günden beri İslam âlemi onların hegemonik şemsiyeleri altına girdi. Onların kavramlarını sosyal, siyasal ve ekonomik hayatlarına tatbik ederek onlardan bir farkı olmamaya özendirildi. Bu özenti ve teslimiyetin ardından ehli kitap ülkeleri ile İslami iddiada bulunan ülkelerin birbirlerinden pek farkları kalmayarak benzeşik bir hal almışlardır.
Allah, Kuranda Müslümanları ehli kitap hususunda uyarmasına rağmen hiçbir şekilde tedbir almamaları neticesinde bugün siyonizmin öğretisine tam bir teslimiyet içindeki emperyalistleşmiş Hıristiyan ülkeleri karşısında bütün değerlerini kaybetmiş ve sadece sembolik bir inançtan öteye gitmeyen bir bağlılıkla İslami kalabilmişlerdir. Tahrif edilmiş Tevrat ve İncilin dinsel öğreti ve emirleri doğrultusunda hareket eden Yahudi ve Hıristiyanlar bugün dünya üzerinde dinsel öğretilerini hâkim kılma peşindeler. Bundan dolayıdır ki bugün Filistin toprakları üzerinde 75 yıldır işgal ve katliam yapan Siyonist Yahudilere emperyalist ülkeler arka çıkmakta ve onları katliam yapmalarına göz yummaktadırlar.
Sözde İslami iktidarların yöneticileri iktidarlarını devam ettirebilmek adına yapılan bu katliam ve soykırıma 90 gündür sessiz kalıp sadece seyretmekte ve hiçbir faaliyet gösterememektedirler. Sözde İslami iktidarların orduları, silahları, bombardıman uçakları, füze ve insansız hava araçları var ama bunu Gazze’deki Müslümanlar için harekete geçirmiyorlar.
Neden peki?
Çünkü iktidarda kalabilmeleri özellikle ABD’nin her türlü desteğine ihtiyaçları var!
Silah üreten ülkeler emperyalist ülkelerdir ve bu ülkelerin en iyi pazarları petro dolar zengini olan sözde Müslüman Arap ülkeleridir. İslami bilgi ve ilmin çok gerisinde kalan zengin Arap ülkeleri silahlara ödedikleri paraları silah sanayine yatırmış olsalardı bugün bu köleliğe razı olmazlardı.
Batılı emperyalist ülkeler ne yazık ki Müslümanların içindeki meseleleri çok iyi analiz ettikleri için hassas olan mezhepsel noktaları kullanarak onları birbirine düşürmeyi başarmıştır. Mevcut Müslümanlar topraklarındaki yer altı ve yer üstü zenginlikleri İslam ümmet birliği için harcamış olsaydı bugün hiçbir yerde Müslüman kanı akmazdı.
Hamas’ın Gazze’de El Kassam Tugaylarının mücahitleri ile başlattıkları cihat ne yazık ki saltanat sahibi Arap ülkeleri tarafından İslam dışı sayıldığından dolayı bugün onlar sesiz kaldıkları gibi tıpkı Siyonistler ve emperyalistler gibi düşünmektedirler. Bu konuda başta Suudi rejimi, Mısır, Ürdün ve diğer bağımlı ülkeler bu şekilde düşünüp davranmaktadırlar. En büyük korkuları ülkelerindeki Kurana bağlı Müslümanların tıpkı Hamas gibi örgütlenip hareket geçmeleridir.
Herkesin malumudur ki, Filistin’in Müslüman halkı Sünni’dirler. Onlara bu konuda yardım eden ise Şii Müslümanlardır. Şii Müslümanlar bugün Kurana bağlı bir eylem ve söylem içinde olduklarından dolayı anladıkları İslam diğer Sünni olduklarını iddia eden işbirlikçi sözde Müslümanlardan çok daha iyi bir şekilde Kurana bağlılık göstermektedirler.
Gazze’deki savaştan şunu anlıyoruz ki Filistinli Müslümanların anladığı ve hayatlarına uyguladığı İslam Allah’ın Kuranda beyan buyurduğu İslam’dır. ABD ve diğer emperyalist ülkelerle işbirliği içindeki sözde İslami devletlerin yaptığı da Kuranın reddettiği ve haram kıldığı bir eylemdir.
Allah Maide Suresi 51. Ayetinde şöyle buyurur: “Ey! İman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları kendinize veli edinmeyin, onlar birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse o onlardandır. Allah zalimler topluluğuna hidayet vermez”.
Bu ayette Allah velayet hakkını ehli kitaba verenlerin Yahudi ve Hıristiyan olacaklarını beyan buyuruyor. Müslümanların üzerinde durmaları gereken en önemli konunun “velayet konusu” olduğunu fark ettikleri gün birçok şeyin değişeceğine inancım tamdır. Ne yazık ki, bugüne kadar Türkçe meallerde yapılan en büyük tahribat Kurani kavramların yerli yerinde kullanılmaması olmuştur. Bu ayette de veli kavramı dost diye tercüme ediliyor. Veli veya velayet kavramını dost diye okuyan biri bu ayetin kapsadığı manayı ve hedefi anlayamayacağı için bu ayetin mahiyetinden faydalanamayacaktır haliyle.
Arap ülkeleri Gazze konusunda yukarıda açıkladığım şekliyle davranırken bir diğer taraf olan kesim de Türkiye’nin tutum ve davranışıdır. Herkesin en iyi bildiği Erdoğan’ın ABD tarafından iktidara getirildiği gerçeğidir. Ve bu gerçek ile birlikte bugüne kadar 22 yıldır iktidarda olan AKP, ne yazık ki icraatları Müslümanların lehine olmaktan ziyade kendilerini iktidara getirenlerin istem ve arzuları doğrultusunda olmuştur.
7 Ekimde başlayan Gazze savaşında Siyonistlerin soykırım yaptığı gerçeğine rağmen özellikle Türkiye’nin hiçbir olumlu adım atmaması akıllara durgunluk verecek cinstendir. Başta bulunan Erdoğan bir zamanlar Erbakan’ın dizi dibinde “İslam Birliği Projesi” meselesine öğrenip ona göre siyasete adım atmıştı. Bu gerçeği bilmemiş olsaydı söyleyecek bir sözümüz olmazdı. Ama o kökenden geliyor ve karşı duranların kimler olduğunu da çok iyi biliyor. Kendisinden ve iktidardaki partisinden icraatlar beklenirken kendisi tıpkı muhalefet ve sivil toplum örgütleri gibi miting yaparak İsrail’e tepki gösteriyor. Bu akla durgunluk verecek bir durumdur.
Erdoğan ve partisinden beklenen üslerin kapatılması, gemilerle giden inşaat ve silah yapımında kullanılan demir malzemesinin gönderilmesine izin verilmemesi. Ancak bugüne kadar Siyonistlere yaş meyve ve sebze ile birlikte su ile askerlerin işlikleri bile Türkiye’den gittiği ispatlandı. İktidarlarını batıya borçlu olanlar onlara karşı olabilecek bir duruş sergilemekten çekiniyorlar. Herke İran İslam Cumhuriyeti, Yemen, Lübnan Hizbullah’ı ve Irak direniş güçleri gibi olabilir mi?
Kısacası Müslümanlar velayet hakkını ehli kitaba verdiklerinden dolayı bugün Filistin’de cansiperane cihat eden mücahitler gibi olamazlar. Çocukları bile Allah tevekkül içinde olurken sözde İslami iktidarlar, iktidardan düşmemek için saraylarında keyif çatıyorlar.
Allah’ın azabı çok yakındır unutmayın…
Bu can bir gün bu bedenden ayrılacak ve huzura çıkacak…
Ya o zaman bu kadar rahat olacak mısınız?