BOYKOT

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala


Tarihsel süreç içinde en etkili sivil itaatsizlik ve direniş araçlarından biri boykot olmuştur.
İktidarların icraatlarını sorgulamak, ekonomik yapıya müdahale ederek halkın gücünü gösteren yaşamsal bir şiddetsiz eylem biçimidir boykot. İktidarın yaptıklarını ve yapmadıklarını sorgulama, demokratik yöntemle uyarma ve adalet talebini ortaya koymadır.
Boykot, birey veya toplulukların tüketimden kaynaklı güçlerini ekonomik, sosyal veya siyasal amaçlar için gönüllü olarak eyleme geçirme özgürlüğüdür. Boykot uygulamasıyla bireyler, tüketici kimliğini politik bir özneye dönüştürür.
Sivil direniş aracıdır boykot.
Boykot terimi 1832-1897 yılları arasında yaşamış Birleşik Krallık ordusundan kendi isteğiyle ayrılıp bir çiftlikte kahyalık yapan Charles Cunnibgham Boycott’un adından gelir.
1879’da Mayo bölgesinde Erne kontu ve toprak ağası John Crichton’un tarım arazilerini işletiyordu.
Milliyetçi Tarım Partisi başkanı ve “Irlanda’nın taçsız kralı” diye anılan Charles Stewart Parnell’in çağrısıyla örgütlenen köylüler; Erne kontunun toprak kirasından sadece bir yıllığına, yüzde 25 indirim yapmasını istediler.
Kont Crichton, öneriyi reddederek kahya emekli Yüzbaşı Boykott’u kiralarını ödemeyen köylüleri mülkünden sürmek için görevlendirdi. Örgütlenen köy halkı Yüzbaşı Boykott ve silahlı adamlarını köye sokmadı. Yakın tarihin ilk “boykot” eylemi böyle başladı.
Boykot, yüzyıllardır başvurulan ve şiddet içermeyen bir protesto eylemidir. Farklı gerekçelerle yapılabiliyor. Sosyal, siyasal veya ekonomik olabiliyor.
Boykotun temel özelliği, gerekçe ne olursa olsun eylem tarzı ekonomik boyutludur.
Dünyanın hiçbir ülkesinde şiddet, ırkçılık ve ayrımcılık gibi öğeler içermiyorsa yasaklanmamış.
Türkiye’nin yıllardır girmeye çalıştığı Avrupa Birliği’nin hukuk zemini olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde “Doğru gerekçelendirilmiş ve nefret söylemi içermeyen boykot eylemi ifade özgürlüğü kapsamındadır” der. Bu da boykotu yasaklamak ifade özgürlüğünü yasaklamak manasına geldiğini gösterir.
Dünyadaki en önemli boykotlardan birisi Montgomery otobüs boykotudur.
Boykotu tetikleyen olay, 1 Aralık 1955’te Montgomery’de bir terzi tarafından gerçekleştirildi. Rosa Parks, şehir otobüsünde bir beyaz yolcuya yerini vermeyi reddetti. Yerel yasalar, Afro- Amerikalı yolcuların otobüsün arkasında, beyazların ise önünde oturmasını gerektiriyordu. Beyazların bölümü dolarsa, Afro- Amerikalılar arkadaki koltuklarını vermek zorundaydı. Parks, beyaz bir yolcuya yerini vermediği için hapse atıldı. Afr0-Amerikalılar 5 Aralık’ta şehir otobüslerine karşı bir günlük boykot ilan ettiler. Afro-Amerikalı sakinlerin yüzde 90’ı boykota katıldı. Başarılı olması nedeniyle boykot kararı süresiz olarak uzatıldı. Ayrımcılık yasalarına karşı bir mücadeleye dönüştü. Birçok gözdağına rağmen boykot bir yıldan fazla sürdü. Ve 5 Haziran 1956’da federal bölge mahkemesi otobüslerde ayrılmış oturma düzenini anayasaya aykırı olduğunu ilan etti. Yüksek mahkeme kararı onadı. Federal karar 20 Aralık 1956’da yürürlüğe girdi.
Bir başka önemli boykot Hindistan’da Gandhi’nin tuz yürüyüşüdür.
Bilindiği gibi Gandhi büyük bir özgürlük savunucusu, sivil direniş teorisyeni ve pratikte uygulayandır.
Gandhi, 12 Mart tarihinde, 24 gün sürecek ve 400 km’lik bir yürüyüşün sonunda Umman denizinin kıyısında son bulacak bir yürüyüş planlamıştı. Bütün ülkeyi seferber ederek ve toplumsal hayatı felç ederek Tuz Yasağını da çiğneyerek İngiliz hükümetinin otoritesini yerle bir etti. Herkes kendi tuzunu kendisi üretecekti.
Hindistan Hintlilerindir diyen Gandhi, bu sloganla bundan böyle ne tuz yasasını tanıyacaklarını ne de vergi vereceklerini İngiltere’ye ilan ediyordu.
Yürüyüş iyi bir planlamayla yaşama geçirildi. 1300 kişilik öncü bir grup polis barikatlarını yara yara yol aldı. Polis şiddetine karşı kimse elini bile kaldırmadı.
Yürüyüşe kadınlar özellikle destek verdi. Milyonlar ayağa kalkmış ve denize yürümüştü. 300’ü ölümcül olmak üzere 1300 kişi yaralanmıştı. 60 bin kişi tutuklanmıştı. Ve Gandhi 24 gün sonra Umman Denizine varmayı başardı. 1947 yılında Hindistan bağımsızlığına kavuştu.
Bağımsızlıktan sonra hiçbir görev kabul etmeyerek komününe çekildi. Fanatik bir Hintlinin kurşunuyla katledildi.
Değinilmesi gereken önemli bir boykot da Güney Afrika Apartheid rejiminin düşüşünde rol oynayan boykot’tur. Rejime destek veren markaların ürünleri tüketilmiyordu. Uluslararası dayanışma ile birlikte rejimin meşruiyeti sarsıldı. 1990’lara gelindiğinde boykotlar ve sivil direnişler sayesinde uzun yıllar hapiste bulunan Nelson Mandela serbest kaldı.
Ülkemizde, kavramsal olarak boykotu kullandığımız, içerisinde kanaat önderleri ve basının da yer aldığı, birden fazla kesimin organize ettiği ve sürdürülebilir bir şekilde zamana yayılan ilk boykot 1908’deki Fes eylemidir. Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’nun ürünlerine karşı yapıldı.
Bulgaristan bağımsızlığını ilan ettikten sonra Avusturya- Macaristan Bosna Hersek’i ilhak etti.
Osmanlı, Fransa ve İngiltere ürünlerine göre daha ucuz olan Avusturya üretimi Fesler ithal ediliyordu.
Fesle birlikte ecza ürünleri, pamuk, pirinç ve kılıç gibi ürünler de boykot edildi.
Bu boykot hareketine çok farklı kesimler destek verdi. Hatta Rumların bile boykota katıldığı söylenir.
İttihat Terakki’nin örgütlediği bu boykot sonucunda Avusturya – Macaristan ilhak ettiği topraklar için tazminat ödemeyi kabul etti. Ayrıca bazı topraklardan ve imtiyazlardan vazgeçmek zorunda kaldı.
İlerleyen yıllarda milliyetçi kesimler Rum mallarına kaşı boykot uyguluyor.
Cumhuriyet döneminde de özellikle 1960 sonrasında toplumsal hareketliliğe paralel olarak çeşitli boykot eylemlerinin yapıldığı görülüyor.
Bunlardan Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın öncülüğünde dört gün süren ve 125 bin öğretmenin katıldığı 10 Aralık 1969 öğretmen boykotu önemlidir. O dönemde ülke sathında 170 bin öğretmenin olduğu düşünüldüğünde katılım oranının hayli yüksek olduğu görülüyor. Bu boykotla öğretmenler önemli hak kazanımları elde etti.
Bunun dışında 1980 öncesinde, 1990’larda dönem dönem esnafın kepenk kapatma, taksicilerin ve dolmuşçuların kontak kapatma eylemleri yaptığını, işçi ve sendika boykotu yaşanmaktaydı. Maalesef günümüzde sendikaların esamesi okunmuyor.
İşçilerin işyerinde verilen yemeği yememek, servise binmeyip yürümek ve sakal bırakmak gibi boykot biçimleri yaygındı.
Türkiye’nin yakın geçmişinde 1998’de PKK lideri Abdullah Öcalan’ın İtalya’ya sığınmasıyla Türkiye’de İtalyan Makarna ürünlerini boykot uygulandı.
İnsanların zaman içinde belli ürünleri tüketmemesi, belli yayınları izlememesi de bir nevi boykottur. Özellikle medya boykotları çok yaygın bir biçimde kullanılıyor.
En son İsrail’in 2023’te Gazze’ye yönelik saldırıları nedeniyle İsrail’e yardım ettiği düşünülen bazı firmaların ürünleri boykot edildi ve edilmeye devam ediliyor. Bu boykotu devlet yöneticileri de teşvik etti. Hatta Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş Hutbede boykotun en büyük cihat olduğunu söyledi.
19 Mart’ta CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in başlattığı boykot iktidar tarafından tepkiyle karşılandı. Bu hem çelişkili hem de endişe verici bir durum. Kendisi başlatınca meşru, muhalefet başlatınca gayrı meşru. Bakanların boykotu kırma girişimleri pek şık olmadı. Toplumun bir kesimi tüketimden gelen gücünü bir protesto tarzında göstermesi kadar olağan bir şey olamaz. Esasen bunu önlemek de olası değil. Kahve içmek istemeyen birine zorla kahve içirmeye çalışmak sağlıklı bir yaklaşım değil.
Boykot ancak bir kitle hareketine dönüşürse başarılı olabilir.
Boykotun arkasında güçlü bir politik motivasyon yoksa sembolik nitelikte kalır. Başarıya ulaşan boykotlar incelendiğinde “Yaygınlık”, “Süreklilik”, “Ekonomik Hedeflilik”, “Etik Meşruiyet” ve “Uluslararası Dayanışma” gibi unsurların önemli olduğu görülür.

BOYKOT
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

H24 Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin