1. Haberler
  2. Türkiye
  3. Müslümanların Milliyetçilikle İmtihanı

Müslümanların Milliyetçilikle İmtihanı

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Müslümanların Milliyetçilikle İmtihanı

Ne yazık ki, modern milliyetçiliğin İslam coğrafyasına özellikle din ile harmanlanarak sunulması, gayr-i Müslim unsurlara yönelik düşmanlığı körüklediği gibi Müslüman unsurlar arasında da derin bir ayrışma ve bölünmelere neden olmuş ve kardeşlik hukukunu temelden sarsmıştır.

Müslüman coğrafyası sadece toplumları ve toprakları itibariyle değil, dini olarak da,  küresel işgal yanında dinciliğin, mezhepçiliğin, milliyetçiliğin tehdidi ve kuşatması altındadır. Daha önemlisi, kendisini milliyetçi olarak tanımlamadığı halde siyasal olarak milli refleksleri harekete geçen geniş bir Müslüman/dindar/İslamcı kitle söz konusudur. Bu kesim, ait olduğu milleti, ırk-kavim-etnik temelde “üstün” görmese de Allah tarafından ‘seçilmiş’ ve ‘üstünlük’ verilmiş ‘necip’ bir millet olarak tanımlar.

Bu anlayış, Türk-İslam boyutuyla olduğu kadar, Fars-İslam, Arap-İslam boyutuyla da aynıdır.

Halkları ayrıştıran, Müslümanlar arasındaki kardeşliği temelden dinamitleyen, İslam düşüncesini bulandıran, hakkı batıl ile karıştıran bu Müslüman kimliğine gizlenmiş ‘milliyetçilik’ anlayışıdır. Egemen çoğunluğun ‘millilik’ dayatmasına karşılık, edilgen azınlığın ve farklı unsurların hak ve kimlik talepleri de milliyetçiliğe dönüşerek kendini göstermekte ve ayrılıkçı zihniyetleri güçlendirmektedir.

‘’Millilik’’

Müslümanlar arasında, İslam ile birleştirilerek tamamen dini referanslarla sunulmuş ve genel kabul görmüş gizli-sessiz-kalbi milliyetçiliğin tahribatı daha büyük olmuştur. Daha çok vatan-bayrak-devlet ve milli birlik-milli ruh-milli şuur-milli uyanış-milli çözüm-milli görüş-milli siyaset gibi İslam’a ‘millilik’ karakterini veren ve Müslümanların ‘Ümmet’ bilincini yumuşak bir geçişle millileştiren anlayışı milliyetçiliğin farklı bir versiyonu olarak tanımlamak mümkündür.

Bu durumu, en azından Müslümanlar için patolojik ve paradoksal(!) bir inanç ve ruh hali olarak değerlendirdiğimi ifade etmeliyim. Arap-İslam, Fars-İslam, Türk-İslam ve günümüzde inşa edilmeye çalışılan Kürt-İslam gibi sentezlerle yoğrulmuş “milliyetçilik” anlayışı, İslam kardeşliği hukukunu ortadan kaldırdığı için etnik milliyetçilikten çok daha tehlikeli olduğunu bilmemiz gerekir.

Hangi gerekçe ile ifade edilirse edilsin milliyetçilik, birlik, beraberlik ve kardeşlik iddiasını çürüten bir anlayıştır. Bunun en belirgin örneği; din, tarih ve coğrafya gibi ortak paydalarına rağmen, milliyetçiliğin Müslümanlar arasında neden olduğu ayrışma, parçalanma ve kavgalardır. Çünkü milliyetçiliğin hayat bulması ve yaygınlaşması için “biz ve öteki” ayrışmasına ihtiyacı vardır.

Osmanlı’da Milliyetçilik HareketleriFransız ihtilali ile dünyaya yön vermeye başlayan milliyetçilik, çok etnisiteli ve çok dinli Osmanlı İmparatorluğunu kaçınılmaz olarak etkilemiştir. Ancak Osmanlı’nın çöküşünü tamamıyla Fransız ihtilali ile esen milliyetçilik rüzgârına bağlamak çok da gerçekçi değildir. Zira 18. yüzyıl sonlarına doğru İmparatorluk içerisinde gayr-i Müslim unsurlarda büyük bir hoşnutsuzluk başlamıştı.

Milliyetçiliğin Osmanlı üzerindeki etkisi daha çok “bağımsız devlet” talebiyle başlayan ayaklanmalarda ortaya çıkmıştır.  Balkanlar, Anadolu ve Arap yarım adasındaki etnik ayrışmalar, Osmanlıdan ayrılma ve bağımsız devlet kurma isteğinin merkezinde artık milliyetçilik vardı.

Kürtler dışında Araplar, Ermeniler, Bulgarlar, Yunanlar, Arnavutlar başta olmak üzere birçok etnik unsur milliyetçilik akımlarıyla birlikte ayaklanarak koca Osmanlı devletinin sonunu getirdiler.

Osmanlı aydınlarının öncülüğünde başlayan Türk milliyetçiliği ve İslamcılık hareketlerinin de bu ayrışmayı hızlandırdığı ve Osmanlının dağılmasına katkı sunduğu göz ardı edilmemelidir. Ayrıca Avrupa ve neredeyse bütün dünya milliyetçi taleplerle çalkalanırken “Osmanlılık” üst kimliğini korumanın artık imkânı da kalmamıştı.

Nihayet Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türk milliyetçiliği kavgasında konjonktürün etkisiyle kazanan milliyetçilik oldu. Zamanla bu üç akımın bir diğerini etkilediği, iç içe girdiği, aynı hedeflere yöneldiği ve birbirine düşman görünmesine rağmen birbirinden beslenen ve birinin diğerinin düşmanlığına ihtiyaç duyarak var olduğu görülmektedir.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra her üç siyasi hareketin ortak noktası Türklük ve milliyetçilik olmuştur.

Osmanlı’nın dağılması, coğrafyanın parçalanması, halkların kimlik üzerinden bölünmesi bütün unsurlar için büyük bir kayıp ve trajediye neden olmuştur. Bu trajediye rağmen “milli-bağımsız” devlet olmasına izin verilen unsurlar tarih sahnesinde varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Filistin halkı ve Kürtlere bu imkânın verilmemesi, egemen devletlerin pazarlık masasında daha güçlü olmasından kaynaklanmaktadır. Şüphesiz Araplar, Farslar, Türkler ve diğer unsurlar kadar Filistin ve Kürtlerin de milli bir devlet kurma hakları vardı.

Müslümanların Milliyetçilikle İmtihanı
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

H24 Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin